- Ey suçsuzların kafasına vuran, bunun cezasını kendi kafanda görmüyor musun?
- ای زننده بیگناهان را قفا ** در قفای خود نمیبینی جزا
- Ey hava ve hevesini hekimlik sanıp zayıfları tokatlamaya kalkışan! 1340
- ای هوا را طب خود پنداشته ** بر ضعیفان صفع را بگماشته
- Sana bu ilâçtır diyen, seninle alay etmiş, sana gülmüştür. O, Âdem’e de buğdaya kılavuzluk ettiydi ya!
- بر تو خندید آنک گفتت این دواست ** اوست که آدم را به گندم رهنماست
- Ey Allah yardımını dileyen Âdem ve Havva, ilâç için bunu yiyin, “Ebedi olarak yaşarsınız” demişti ya!
- که خورید این دانه او دو مستعین ** بهر دارو تا تکونا خالدین
- Şeytan, Âdem’in ayağını titretti, sürçtürdü, onun kafasına vurdu. Fakat o sille döndü, şeytanın kafasına geldi, ona ceza oldu.
- اوش لغزانید و او را زد قفا ** آن قفا وا گشت و گشت این را جزا
- Şeytan, Âdem’i adam akıllı sürçtürdü ama Âdem’in arkası Allah idi, elini tutan Haktı.
- اوش لغزانید سخت اندر زلق ** لیک پشت و دستگیرش بود حق
- Âdem bir dağdı, yılanla dolsa ne çıkar? Tiryak madeniydi, ona hiçbir zarar gelmedi. 1345
- کوه بود آدم اگر پر مار شد ** کان تریاقست و بیاضرار شد
- Sende tiryakten bir zerre bile yok, kurtulacağını nasıl umuyor, nasıl aldanıyorsun?
- تو که تریاقی نداری ذرهای ** از خلاص خود چرایی غرهای
- Nerede sen de Halil’cesine Allahya dayanma, nerede sende Kelîm’deki keramet?
- آن توکل کو خلیلانه ترا ** وآن کرامت چون کلیمت از کجا
- Nerede o Allahya dayanma ki kılıcın İsmail’i kesmesin, nerede o keramet ki Nil’in dibini ana cadde yapasın?
- تا نبرد تیغت اسمعیل را ** تا کنی شهراه قعر نیل را