- Onun büyüsündeki sanat, iki gözünü de bağladı da canlar, kuyuya rağbet ettiler.
- هر دو چشمت بست سحر صنعتش ** تا که جان را در چه آمد رغبتش
- Allah hilesiyle hayaline kuyunun üstündeki ova tamamı ile yılan zehrinden ibaret görünür. 1380
- در خیال او ز مکر کردگار ** جمله صحرا فوق چه زهرست و مار
- Hâsılı kuyuyu, sığınılacak yer sanır, nihayet ölüm de onu kuyuya atar.
- لاجرم چه را پناهی ساختست ** تا که مرگ او را به چاه انداختست
- Söylediğim bu çeşit yanlışları Attar’ın sözlerinden dinle azizim!
- اینچ گفتم از غلطهات ای عزیز ** هم برین بشنو دم عطار نیز
- Sultan Mahmutla Hintli köle
- قصهی سلطان محمود و غلام هندو
- Allah rahmet etsin, hikâye etmiş, Gazi padişah Mahmud’u anarak inciler delmiştir.
- رحمة الله علیه گفته است ** ذکر شه محمود غازی سفته است
- Hint savaşında o ulu ve temiz kişi bir köle elde etti.
- کز غزای هند پیش آن همام ** در غنیمت اوفتادش یک غلام
- Onu halife yaptı, tahta oturttu. Ona ordu verdi, onu kendisine oğul edindi. 1385
- پس خلیفهش کرد و بر تختش نشاند ** بر سپه بگزیدش و فرزند خواند
- Bu hikâyeyi uzun boylu ve etraflı olarak o din büyüğünün kitabında bul oku.
- طول و عرض و وصف قصه تو به تو ** در کلام آن بزرگ دین بجو
- Hâsılı o çocuk, o güzelim tahtın üzerinde o büyük padişahın yanı başında otururdu.
- حاصل آن کودک برین تخت نضار ** شسته پهلوی قباد شهریار
- Daima yanar yakılır, ağlar dururdu. Padişah dedi ki: Ey bahtı kutlu!
- گریه کردی اشک میراندی بسوز ** گفت شه او را کای پیروز روز