- Hiç bu gökyüzü “Biz onu ululadık” sözünü duydu mu? Kim duydu bu sözü? Dertlere düşmüş Âdemoğlu.
- هیچ کرمنا شنید این آسمان ** که شنید این آدمی پر غمان
- Hiç kimse, güzelliğini, aklını, sözlerini, isteklerini yeryüzüne gösterdi, bildirdi mi? 140
- بر زمین و چرخ عرضه کرد کس ** خوبی و عقل و عبارات و هوس
- Hiç yüzünün güzelliğini, reyindeki isabeti gökyüzüne göstermeye, söylemeye kalkıştı mı?
- جلوه کردی هیچ تو بر آسمان ** خوبی روی و اصابت در گمان
- Oğlum, hiçbir gümüş bedenli dilber, hamam duvarlarına çizilmiş resimlere kendisini gösterir, onların karşısında cilvelenir mi?
- پیش صورتهای حمام ای ولد ** عرضه کردی هیچ سیماندام خود
- O huri gibi güzel resimler şöyle dursun, kalkar, yarı kör bir kocakarıya karşı cilvelenirsin.
- بگذری زان نقشهای همچو حور ** جلوه آری با عجوز نیمکور
- O kocakarıda olan ve resimlerde olmayan nedir ki seni o resimlerden tutup çeker?
- در عجوزه چیست که ایشان را نبود ** که ترا زان نقشها با خود ربود
- Sen söylemezsin ama ben söyleyeyim: Akıldır, duygudur, anlayıştır, tedbirdir, candır. 145
- تو نگویی من بگویم در بیان ** عقل و حس و درک و تدبیرست و جان
- Kocakarıda insanla kaynaşan can var. Halbuki hamamdaki resimlerde ruh yok.
- در عجوزه جان آمیزشکنیست ** صورت گرمابهها را روح نیست
- Hamam duvarındaki resim, bir harekete gelseydi derhal seni kocakarıdan çekerdi.
- صورت گرمابه گر جنبش کند ** در زمان او از عجوزه بر کند
- Can nedir? Hayırdan, şerden haberdar olan, lütuf ve ihsana sevinen, zarardan yerinip ağlayan şey.
- جان چه باشد با خبر از خیر و شر ** شاد با احسان و گریان از ضرر