English    Türkçe    فارسی   

6
139-148

  • Hiç bu gökyüzü “Biz onu ululadık” sözünü duydu mu? Kim duydu bu sözü? Dertlere düşmüş Âdemoğlu.
  • هیچ کرمنا شنید این آسمان  ** که شنید این آدمی پر غمان 
  • Hiç kimse, güzelliğini, aklını, sözlerini, isteklerini yeryüzüne gösterdi, bildirdi mi? 140
  • بر زمین و چرخ عرضه کرد کس  ** خوبی و عقل و عبارات و هوس 
  • Hiç yüzünün güzelliğini, reyindeki isabeti gökyüzüne göstermeye, söylemeye kalkıştı mı?
  • جلوه کردی هیچ تو بر آسمان  ** خوبی روی و اصابت در گمان 
  • Oğlum, hiçbir gümüş bedenli dilber, hamam duvarlarına çizilmiş resimlere kendisini gösterir, onların karşısında cilvelenir mi?
  • پیش صورتهای حمام ای ولد  ** عرضه کردی هیچ سیم‌اندام خود 
  • O huri gibi güzel resimler şöyle dursun, kalkar, yarı kör bir kocakarıya karşı cilvelenirsin.
  • بگذری زان نقشهای هم‌چو حور  ** جلوه آری با عجوز نیم‌کور 
  • O kocakarıda olan ve resimlerde olmayan nedir ki seni o resimlerden tutup çeker?
  • در عجوزه چیست که ایشان را نبود  ** که ترا زان نقشها با خود ربود 
  • Sen söylemezsin ama ben söyleyeyim: Akıldır, duygudur, anlayıştır, tedbirdir, candır. 145
  • تو نگویی من بگویم در بیان  ** عقل و حس و درک و تدبیرست و جان 
  • Kocakarıda insanla kaynaşan can var. Halbuki hamamdaki resimlerde ruh yok.
  • در عجوزه جان آمیزش‌کنیست  ** صورت گرمابه‌ها را روح نیست 
  • Hamam duvarındaki resim, bir harekete gelseydi derhal seni kocakarıdan çekerdi.
  • صورت گرمابه گر جنبش کند  ** در زمان او از عجوزه بر کند 
  • Can nedir? Hayırdan, şerden haberdar olan, lütuf ve ihsana sevinen, zarardan yerinip ağlayan şey.
  • جان چه باشد با خبر از خیر و شر  ** شاد با احسان و گریان از ضرر