English    Türkçe    فارسی   

6
1409-1418

  • Aslanın pislik ve kan içinde kalıp sabretmesi , onu deve yavrularıyla doyurur.
  • صبر شیر اندر میان فرث و خون  ** کرده او را ناعش ابن اللبون 
  • Peygamberlerin münkirlere sabretmesi onları Allah hassı yapmış , sahipkıran etmiştir. 1410
  • صبر جمله‌ی انبیا با منکران  ** کردشان خاص حق و صاحب‌قران 
  • Kimde bir düzgün esvap görsen bil ki onu sabretmek , uğraşıp kazanmakla elde etmiştir.
  • هر که را بینی یکی جامه درست  ** دانک او آن را به صبر و کسب جست 
  • Kimi aç , çıplak görürsen bu hali , sabırsızlığına tanıktır.
  • هرکه را دیدی برهنه و بی‌نوا  ** هست بر بی‌صبری او آن گوا 
  • Kim ürker , canı dertler içinde kalırsa mutlaka bir kötü kişiye arkadaşlık etmiştir.
  • هرکه مستوحش بود پر غصه جان  ** کرده باشد با دغایی اقتران 
  • Eğer sabretsen ülfetine tahammül edip vefa göstersen sevdiğinden ayrılmaz , başını dövmezdin.
  • صبر اگر کردی و الف با وفا  ** ار فراق او نخوردی این قفا 
  • Balla sütün karıştığı gibi Allah huyuyla huylansaydın “Ben batanları sevmem” der, 1415
  • خوی با حق نساختی چون انگبین  ** با لبن که لا احب الافلین 
  • Kervandan arda kalmış ateş gibi yol üstünde yalnız başına kala kalmazdın.
  • لاجرم تنها نماندی هم‌چنان  ** که آتشی مانده به راه از کاروان 
  • Sabırsızlıktan Allah’dan başkasına eş oldun mu onun ayrılığıyla dertlenirsin , hayrın kalmaz.
  • چون ز بی‌صبری قرین غیر شد  ** در فراقش پر غم و بی‌خیر شد 
  • Sohbetin halis altınsa nasıl oluyor da haine emanet ediyorsun ?
  • صحبتت چون هست زر ده‌دهی  ** پیش خاین چون امانت می‌نهی