English    Türkçe    فارسی   

6
1509-1518

  • Yahut da döverek cezalandır. Artık hangisini münasip görürsen onu yap.
  • یا به زخم دره او را ده جزا  ** آنچنان که رای تو بیند سزا 
  • Senin verdiğin cezadan ölse bile ölür gider, soran bile olmaz. 1510
  • کانک از زجر تو میرد در دمار  ** بر تو تاوان نیست آن باشد جبار 
  • Kadının şer’an vurduğu sopayla birisi ölürse kadı, onu ödemez. Çünkü şeriat’in emri oyuncak değildir.
  • در حد و تعزیر قاضی هر که مرد  ** نیست بر قاضی ضمان کو نیست خرد 
  • O, Allah vekilidir, Allah adaletinin gölgesidir. Her hak sahibiyle cezaya müstahak olanın aynasıdır o.
  • نایب حقست و سایه‌ی عدل حق  ** آینه‌ی هر مستحق و مستحق 
  • O, mazlumun hakkını hak etmek için ceza verir, kendi ırzı için kızgınlığından yahut da bir şey kazanmak için değil.
  • کو ادب از بهر مظلومی کند  ** نه برای عرض و خشم و دخل خود 
  • Onun cezası, Allah içindir, kıyamet günü içindir. Bu ceza da bir hata olsa bile ona diyet lâzım gelmez.
  • چون برای حق و روز آجله‌ست  ** گر خطایی شد دیت بر عاقله‌ست 
  • Çünkü birisini kendisi için döven borçludur. Allah için döven her şeyden emindir. 1515
  • آنک بهر خود زند او ضامنست  ** وآنک بهر حق زند او آمنست 
  • Baba oğlunu dövse de oğlu ölse kan diyetini vermesi lâzımdır.
  • گر پدر زد مر پسر را و بمرد  ** آن پدر را خون‌بها باید شمرد 
  • Çünkü onu, kendi işi için dövmüştür. Oğlun, babaya hizmeti vaciptir.
  • زانک او را بهر کار خویش زد  ** خدمت او هست واجب بر ولد 
  • Fakat çocuğu öğretmeni dövse de çocuk, bu dayaktan ölse korkma, öğretmene hiçbir şey olmaz.
  • چون معلم زد صبی را شد تلف  ** بر معلم نیست چیزی لا تخف