English    Türkçe    فارسی   

6
1561-1570

  • Kadı, zayıf adama, az çok paran var mı? diye sordu. Adam, dünyada yalnız altı kuruşum var, deyince,
  • گفت قاضی تو چه داری بیش و کم  ** گفت دارم در جهان من شش درم 
  • Peki dedi, üç kuruşunu sen harcan, üç kuruşunu da hiç lâf etmeden ver bu adama.
  • گفت قاضی سه درم تو خرج کن  ** آن سه دیگر را به او ده بی‌سخن 
  • O da zayıf, yok yoksul bir adam. Üç kuruşla kendine ekmek katık alır.
  • زار و رنجورست و درویش و ضعیف  ** سه درم در بایدش تره و رغیف 
  • Hasta adamın gözü kadının ensesine ilişti. Baktı ki onun kellesi, sofininkinden daha hoş.
  • بر قفای قاضی افتادش نظر  ** از قفای صوفی آن بد خوب‌تر 
  • Vurduğum sillenin cezası ucuz deyip vurmak için elini kaldırdı. 1565
  • راست می‌کرد از پی سیلیش دست  ** که قصاص سیلیم ارزان شدست 
  • Kadının yanına gidip kulağına bir şey söyleyecek gibi yaptı, ensesine bir hudayi sille aşketti.
  • سوی گوش قاضی آمد بهر راز  ** سیلیی آورد قاضی را فراز 
  • Dedi ki: Altı kuruşu bölüşün ben de hırıltıdan gürültüden kurtulayım!
  • گفت هر شش را بگیرید ای دو خصم  ** من شوم آزاد بی خرخاش و وصم 
  • Kadının bundan kızması,sofinin ona sitemde bulunması
  • طیره شدن قاضی از سیلی درویش و سرزنش کردن صوفی قاضی را 
  • Kadı kızınca sofi, hey dedi. Şüphe yok ki senin hükmün adalettir, azgınlık değil.
  • گشت قاضی طیره صوفی گفت هی  ** حکم تو عدلست لاشپک نیست غی 
  • Ey din şeyhi, ey emin adam! Kendine yapılmasını istemediğin şeyi kardeşine nasıl hükmediyorsun?
  • آنچ نپسندی به خود ای شیخ دین  ** چون پسندی بر برادر ای امین 
  • Bilmiyor musun ki benim için kuyu kazarsan nihayet kendin düşersin. 1570
  • این ندانی که می من چه کنی  ** هم در آن چه عاقبت خود افکنی