- Kadı, zayıf adama, az çok paran var mı? diye sordu. Adam, dünyada yalnız altı kuruşum var, deyince,
- گفت قاضی تو چه داری بیش و کم ** گفت دارم در جهان من شش درم
- Peki dedi, üç kuruşunu sen harcan, üç kuruşunu da hiç lâf etmeden ver bu adama.
- گفت قاضی سه درم تو خرج کن ** آن سه دیگر را به او ده بیسخن
- O da zayıf, yok yoksul bir adam. Üç kuruşla kendine ekmek katık alır.
- زار و رنجورست و درویش و ضعیف ** سه درم در بایدش تره و رغیف
- Hasta adamın gözü kadının ensesine ilişti. Baktı ki onun kellesi, sofininkinden daha hoş.
- بر قفای قاضی افتادش نظر ** از قفای صوفی آن بد خوبتر
- Vurduğum sillenin cezası ucuz deyip vurmak için elini kaldırdı. 1565
- راست میکرد از پی سیلیش دست ** که قصاص سیلیم ارزان شدست
- Kadının yanına gidip kulağına bir şey söyleyecek gibi yaptı, ensesine bir hudayi sille aşketti.
- سوی گوش قاضی آمد بهر راز ** سیلیی آورد قاضی را فراز
- Dedi ki: Altı kuruşu bölüşün ben de hırıltıdan gürültüden kurtulayım!
- گفت هر شش را بگیرید ای دو خصم ** من شوم آزاد بی خرخاش و وصم
- Kadının bundan kızması,sofinin ona sitemde bulunması
- طیره شدن قاضی از سیلی درویش و سرزنش کردن صوفی قاضی را
- Kadı kızınca sofi, hey dedi. Şüphe yok ki senin hükmün adalettir, azgınlık değil.
- گشت قاضی طیره صوفی گفت هی ** حکم تو عدلست لاشپک نیست غی
- Ey din şeyhi, ey emin adam! Kendine yapılmasını istemediğin şeyi kardeşine nasıl hükmediyorsun?
- آنچ نپسندی به خود ای شیخ دین ** چون پسندی بر برادر ای امین
- Bilmiyor musun ki benim için kuyu kazarsan nihayet kendin düşersin. 1570
- این ندانی که می من چه کنی ** هم در آن چه عاقبت خود افکنی