English    Türkçe    فارسی   

6
1573-1582

  • Vay senin hükümlerine. Kim bilir onlar da başına, ayağına ne dertler getirir?
  • وای بر احکام دیگرهای تو  ** تا چه آرد بر سر و بر پای تو 
  • Bir zalime, sana harcamak için üç kuruş lâzım diye acırsın ha.
  • ظالمی را رحم آری از کرم  ** که برای نفقه بادت سه درم 
  • Acımanın yeri mi? Zalimin elini kes. Halbuki sen, hükmü, dizgini o zalimin eline veriyorsun. 1575
  • دست ظالم را ببر چه جای آن  ** که بدست او نهی حکم و عنان 
  • Sen ey adaleti bilinmez adam, kurt yavrusuna süt veren keçiye benziyorsun!
  • تو بدان بز مانی ای مجهول‌داد  ** که نژاد گرگ را او شیر داد 
  • Kadının sofiye cevap vermesi
  • جواب دادن قاضی صوفی را 
  • Kadı dedi ki: Kaza ve kaderden gelen her silleye her cefaya razı olmamız gerek.
  • گفت قاضی واجب آیدمان رضا  ** هر قفا و هر جفا کارد قضا 
  • Alnımızın yazısına içten razıyım, yüzüm ekşidi ama hoş gör; hak, acıdır.
  • خوش‌دلم در باطن از حکم زبر  ** گرچه شد رویم ترش کالحق مر 
  • Gönlüm bağdır, gözüm buluta benzer. Bulut ağladı mı bağ güler, neşelenir, hoş bir hale gelir.
  • این دلم باغست و چشمم ابروش  ** ابر گرید باغ خندد شاد و خوش 
  • Kıtlık yılında gülüp duran güneşin yüzünden bağlar, bahçeler ölüm haline girer, can çekişirler. 1580
  • سال قحط از آفتاب خیره‌خند  ** باغها در مرگ و جان کندن رسند 
  • Allah’nın “Çok ağlayın” emrini okumuşsundur. Peki, ne diye pişmiş kelle gibi sırıtıp kaldın ya?
  • ز امر حق وابکوا کثیرا خوانده‌ای  ** چون سر بریان چه خندان مانده‌ای 
  • Mum gibi daima göz yaşı dökersen mum gibi evi aydınlatmış olursun.
  • روشنی خانه باشی هم‌چو شمع  ** گر فرو پاشی تو هم‌چون شمع دمع