English    Türkçe    فارسی   

6
160-169

  • Yalnız sureti derviş olan, o zekâtı, o arılığı nereden tadacak. O, mânadır, faûlün fâilât değil. 160
  • کی چشد درویش صورت زان زکات  ** معنیست آن نه فعولن فاعلات 
  • İsa’nın eşeğinden şeker esirgnemez ama eşek, yaradılış bakımından otu beğenir.
  • از خر عیسی دریغش نیست قند  ** لیک خر آمد به خلقت که پسند 
  • Şeker, eşeği neşelendirseydi önüne kantarla şeker dökülürdü.
  • قند خر را گر طرب انگیختی  ** پیش خر قنطار شکر ریختی 
  • “Onların ağızlarını mühürledik” âyetinin mânasını bil. Yolcuya bu, mühim bir şeydir.
  • معنی نختم علی افواههم  ** این شناس اینست ره‌رو را مهم 
  • Bunu bil de belki peygamberlerin sonuncusunun yolu hürmetine ağızdan o kuvvetli mühür kaldırılır.
  • تا ز راه خاتم پیغامبران  ** بوک بر خیزد ز لب ختم گران 
  • Peygamberlerden kalan mühürleri, Ahmed’in dini hürmetine kaldırdılar. 165
  • ختمهایی که انبیا بگذاشتند  ** آن بدین احمدی برداشتند 
  • Açılmamış kilitleri vardı; onlar, “İnna fettehna” eliyle açıldı.
  • قفلهای ناگشاده مانده بود  ** از کف انا فتحنا برگشود 
  • O, bu dünyada da şefaatçidir, o dünyada da, bu dünyada insanı dine götürür, o dünyada cennetlere.
  • او شفیع است این جهان و آن جهان  ** این جهان زی دین و آنجا زی جنان 
  • Bu dünyada “Sen onlara yol göster” der; o dünyada “Sen onlara ay gibi yüzünü göster” der.
  • این جهان گوید که تو رهشان نما  ** وآن جهان گوید که تو مهشان نما 
  • Onun gizli, aşikâr işi, daima “Yarabbi, sen kavmime doğru yolu göster, onlar bilmiyorlar” demektir.
  • پیشه‌اش اندر ظهور و در کمون  ** اهد قومی انهم لا یعلمون