English    Türkçe    فارسی   

6
1601-1610

  • Fakat Allah vahyinin yolunda mâsum olanın sözleri, tamımı ile sâftır, onun için böyle dam ağzını açar, söze başlarsa caizdir.
  • آنک معصوم ره وحی خداست  ** چون همه صافست بگشاید رواست 
  • Çünkü peygamber, kendi heva ve hevesinden söz söylemez. Allah mâsumundan heva ve heves doğar mı hiç?
  • زانک ما ینطق رسول بالهوی  ** کی هوا زاید ز معصوم خدا 
  • Hal sahibi ol da söz söyle; bu suretle de benim gibi söze düşkün olma!
  • خویشتن را ساز منطیقی ز حال  ** تا نگردی هم‌چو من سخره‌ی مقال 
  • Sofinin, kadıdan sorusu
  • سال کردن آن صوفی قاضی را 
  • Sofi dedi ki: Mademki altın, bir madendendir. Neden bunda fayda var, onda zarar?
  • گفت صوفی چون ز یک کانست زر  ** این چرا نفعست و آن دیگر ضرر 
  • Hepsi bir elden geldiği halde neden bunun aklı başında, öbürü sarhoş? 1605
  • چونک جمله از یکی دست آمدست  ** این چرا هوشیار و آن مست آمدست 
  • Bu ırmaklar, hep bir denizden akıyor da neden bu tatlı, öbürü ağza zehir gibi gelmede.
  • چون ز یک دریاست این جوها روان  ** این چرا نوش است و آن زهر دهان 
  • Bütün nurlar, ebedîlik güneşindedir de doğru sabahla, yalancı aydınlık nasıl meydana geliyor?
  • چون همه انوار از شمس بقاست  ** صبح صادق صبح کاذب از چه خاست 
  • Bakanın gözüne çekilen sürme, aynı sürme. Doğru görüşle şaşı görüş nereden çıkıyor?
  • چون ز یک سرمه‌ست ناظر را کحل  ** از چه آمد راست‌بینی و حول 
  • Para basılan yerin sahibi Allah iken nasıl oluyor da paraların bir kısmı iyi basılıyor, bir kısmı fena?
  • چونک دار الضرب را سلطان خداست  ** نقد را چون ضرب خوب و نارواست 
  • Allah, yola “benim yolum” dedikten sonra neden bu ahde vefa etmede, öbürü yol kesmede. 1610
  • چون خدا فرمود ره را راه من  ** این خفیر از چیست و آن یک راه‌زن