- Hattâ doğrusu hakikat, hakikatte garkolmuştur da bu sebeple yetmiş fıkra, belki de yüz fıkra meydana çıkmıştır.
- بل حقیقت در حقیقت غرقه شد ** زین سبب هفتاد بل صد فرقه شد
- Sofi, can kulağını iyi aç, sana kendi saçma sözlerini anlatıyorum.
- با تو قلماشیت خواهم گفت هان ** صوفیا خوش پهن بگشا گوش جان
- Takdir sana bir zahım vurdu mu bekle, ondan sonra bir ağır elbise giydirecektir.
- مر ترا هم زخم که آید ز آسمان ** منتظر میباش خلعت بعد آن
- Çünkü o, silleyi vurduktan sonra taç ve taht bağışlamayacak bir padişah değildi.
- کو نه آن شاهست کت سیلی زند ** پس نبخشد تاج و تخت مستند
- Bütün dünya, onca bir sinek kanadı değerindedir. Bir silleye karşı da sonsuz ihsanlarda bulunur. 1640
- جمله دنیا را پر پشه بها ** سیلیی را رشوت بیمنتها
- Boynunu, dünyanın şu altın boyunduruğundan çabuk kurtar da Allahdan sille satın almaya bak.
- گردنت زین طوق زرین جهان ** چست در دزد و ز حق سیلی ستان
- Peygamberler de dertlere, musibetlere sabrettiler de o yüzden başlarını yücelttiler.
- آن قفاها که انبیا برداشتند ** زان بلا سرهای خود افراشتند
- Fakat yiğidim, hazırlan, bekle de gelince seni evde bulsun.
- لیک حاضر باش در خود ای فتی ** تا به خانه او بیابد مر ترا
- Yoksa eve geldim, kimsecikler yoktu diye getirdiği elbiseyi geri götürür ha!
- ورنه خلعت را برد او باز پس ** که نیابیدم به خانهش هیچ کس
- Sofinin ,yine kadıya sorması
- باز سال کردن صوفی از آن قاضی
- Sofi dedi ki: Ne olurdu yâni, bu âlem, ebedî olarak insana gülseydi, hiç kaşlarını çatmasaydı. 1645
- گفت صوفی که چه بودی کین جهان ** ابروی رحمت گشادی جاودان