- Çünkü o, silleyi vurduktan sonra taç ve taht bağışlamayacak bir padişah değildi.
- کو نه آن شاهست کت سیلی زند ** پس نبخشد تاج و تخت مستند
- Bütün dünya, onca bir sinek kanadı değerindedir. Bir silleye karşı da sonsuz ihsanlarda bulunur. 1640
- جمله دنیا را پر پشه بها ** سیلیی را رشوت بیمنتها
- Boynunu, dünyanın şu altın boyunduruğundan çabuk kurtar da Allahdan sille satın almaya bak.
- گردنت زین طوق زرین جهان ** چست در دزد و ز حق سیلی ستان
- Peygamberler de dertlere, musibetlere sabrettiler de o yüzden başlarını yücelttiler.
- آن قفاها که انبیا برداشتند ** زان بلا سرهای خود افراشتند
- Fakat yiğidim, hazırlan, bekle de gelince seni evde bulsun.
- لیک حاضر باش در خود ای فتی ** تا به خانه او بیابد مر ترا
- Yoksa eve geldim, kimsecikler yoktu diye getirdiği elbiseyi geri götürür ha!
- ورنه خلعت را برد او باز پس ** که نیابیدم به خانهش هیچ کس
- Sofinin ,yine kadıya sorması
- باز سال کردن صوفی از آن قاضی
- Sofi dedi ki: Ne olurdu yâni, bu âlem, ebedî olarak insana gülseydi, hiç kaşlarını çatmasaydı. 1645
- گفت صوفی که چه بودی کین جهان ** ابروی رحمت گشادی جاودان
- Her an ortaya bir acılık katmasaydı, değişip durarak insana zahmetler vermeseydi.
- هر دمی شوری نیاوردی به پیش ** بر نیاوردی ز تلوینهاش نیش
- Gündüzün nurunu gece çalmasaydı, zevk ve sefalar sürülen bahçeyi kış talan etmeseydi.
- شب ندزدیدی چراغ روز را ** دی نبردی باغ عیش آموز را
- Sıhhat kadehi humma taşı ile kırılmasaydı, eminliği dert ve elem korkusu bozmasaydı.
- جام صحت را نبودی سنگ تب ** آمنی با خوف ناوردی کرب