English    Türkçe    فارسی   

6
1641-1650

  • Boynunu, dünyanın şu altın boyunduruğundan çabuk kurtar da Allahdan sille satın almaya bak.
  • گردنت زین طوق زرین جهان  ** چست در دزد و ز حق سیلی ستان 
  • Peygamberler de dertlere, musibetlere sabrettiler de o yüzden başlarını yücelttiler.
  • آن قفاها که انبیا برداشتند  ** زان بلا سرهای خود افراشتند 
  • Fakat yiğidim, hazırlan, bekle de gelince seni evde bulsun.
  • لیک حاضر باش در خود ای فتی  ** تا به خانه او بیابد مر ترا 
  • Yoksa eve geldim, kimsecikler yoktu diye getirdiği elbiseyi geri götürür ha!
  • ورنه خلعت را برد او باز پس  ** که نیابیدم به خانه‌ش هیچ کس 
  • Sofinin ,yine kadıya sorması
  • باز سال کردن صوفی از آن قاضی 
  • Sofi dedi ki: Ne olurdu yâni, bu âlem, ebedî olarak insana gülseydi, hiç kaşlarını çatmasaydı. 1645
  • گفت صوفی که چه بودی کین جهان  ** ابروی رحمت گشادی جاودان 
  • Her an ortaya bir acılık katmasaydı, değişip durarak insana zahmetler vermeseydi.
  • هر دمی شوری نیاوردی به پیش  ** بر نیاوردی ز تلوینهاش نیش 
  • Gündüzün nurunu gece çalmasaydı, zevk ve sefalar sürülen bahçeyi kış talan etmeseydi.
  • شب ندزدیدی چراغ روز را  ** دی نبردی باغ عیش آموز را 
  • Sıhhat kadehi humma taşı ile kırılmasaydı, eminliği dert ve elem korkusu bozmasaydı.
  • جام صحت را نبودی سنگ تب  ** آمنی با خوف ناوردی کرب 
  • Hâsılı nimetinde bir hırıltı, gürültü olmasaydı cömertliğinden, ne eksilirdi ki?
  • خود چه کم گشتی ز جود و رحمتش  ** گر نبودی خرخشه در نعمتش 
  • Kadının sofiye cevap vermesi ve Türkle terzi hikâyesini örnek getirmesi
  • جواب قاضی سال صوفی را و قصه‌ی ترک و درزی را مثل آوردن 
  • Kadı, pek bomboş bir sofisin sen. Kûfî yazıdaki kef gibi bomboşsun, bir parçacık bile aklın yok. 1650
  • گفت قاضی بس تهی‌رو صوفیی  ** خالی از فطنت چو کاف کوفیی