- Sofi dedi ki: Ne olurdu yâni, bu âlem, ebedî olarak insana gülseydi, hiç kaşlarını çatmasaydı. 1645
- گفت صوفی که چه بودی کین جهان ** ابروی رحمت گشادی جاودان
- Her an ortaya bir acılık katmasaydı, değişip durarak insana zahmetler vermeseydi.
- هر دمی شوری نیاوردی به پیش ** بر نیاوردی ز تلوینهاش نیش
- Gündüzün nurunu gece çalmasaydı, zevk ve sefalar sürülen bahçeyi kış talan etmeseydi.
- شب ندزدیدی چراغ روز را ** دی نبردی باغ عیش آموز را
- Sıhhat kadehi humma taşı ile kırılmasaydı, eminliği dert ve elem korkusu bozmasaydı.
- جام صحت را نبودی سنگ تب ** آمنی با خوف ناوردی کرب
- Hâsılı nimetinde bir hırıltı, gürültü olmasaydı cömertliğinden, ne eksilirdi ki?
- خود چه کم گشتی ز جود و رحمتش ** گر نبودی خرخشه در نعمتش
- Kadının sofiye cevap vermesi ve Türkle terzi hikâyesini örnek getirmesi
- جواب قاضی سال صوفی را و قصهی ترک و درزی را مثل آوردن
- Kadı, pek bomboş bir sofisin sen. Kûfî yazıdaki kef gibi bomboşsun, bir parçacık bile aklın yok. 1650
- گفت قاضی بس تهیرو صوفیی ** خالی از فطنت چو کاف کوفیی
- Ağzından şekerler saçan hikâyeci, geceleri terzilerin hainliklerini anlatır, hiç duymadın mı sen?
- تو بنشنیدی که آن پر قند لب ** غدر خیاطان همیگفتی به شب
- Onların halkı nasıl soyup soğana çevirdiklerine dair geçmiş zamanlardaki hikâyeleri anlatır durur.
- خلق را در دزدی آن طایفه ** مینمود افسانههای سالفه
- Kumaş keserlerken kumaşın bir parçasını nasıl çaldıklarını şuna buna söyler.
- قصهی پارهربایی در برین ** می حکایت کرد او با آن و این
- Hikâyecinin biri de geceleyin yine terzi masalı okumaya koyulmuştu. Halk başına toplanmıştı.
- در سمر میخواند دزدینامهای ** گرد او جمع آمده هنگامهای