- Sıhhat kadehi humma taşı ile kırılmasaydı, eminliği dert ve elem korkusu bozmasaydı.
- جام صحت را نبودی سنگ تب ** آمنی با خوف ناوردی کرب
- Hâsılı nimetinde bir hırıltı, gürültü olmasaydı cömertliğinden, ne eksilirdi ki?
- خود چه کم گشتی ز جود و رحمتش ** گر نبودی خرخشه در نعمتش
- Kadının sofiye cevap vermesi ve Türkle terzi hikâyesini örnek getirmesi
- جواب قاضی سال صوفی را و قصهی ترک و درزی را مثل آوردن
- Kadı, pek bomboş bir sofisin sen. Kûfî yazıdaki kef gibi bomboşsun, bir parçacık bile aklın yok. 1650
- گفت قاضی بس تهیرو صوفیی ** خالی از فطنت چو کاف کوفیی
- Ağzından şekerler saçan hikâyeci, geceleri terzilerin hainliklerini anlatır, hiç duymadın mı sen?
- تو بنشنیدی که آن پر قند لب ** غدر خیاطان همیگفتی به شب
- Onların halkı nasıl soyup soğana çevirdiklerine dair geçmiş zamanlardaki hikâyeleri anlatır durur.
- خلق را در دزدی آن طایفه ** مینمود افسانههای سالفه
- Kumaş keserlerken kumaşın bir parçasını nasıl çaldıklarını şuna buna söyler.
- قصهی پارهربایی در برین ** می حکایت کرد او با آن و این
- Hikâyecinin biri de geceleyin yine terzi masalı okumaya koyulmuştu. Halk başına toplanmıştı.
- در سمر میخواند دزدینامهای ** گرد او جمع آمده هنگامهای
- Dinleyici bulunduğundan bütün cüzleri hikâye olmuştu âdeta. 1655
- مستمع چون یافت جاذب زان وفود ** جمله اجزااش حکایت گشته بود
- Peygamber aleyhisselâm “Şüphe yok Allah, dinleyenlerin himmetince vaiz edenlerin diline hikmet telkin eder” buyurdu.
- قال النبی علیه السلام ان الله تعالی یلقن الحکمة علی لسان الواعظین بقدر همم المستمعین
- Birisinin sözü güzelse dinleyicidendir. Öğretmenin heyecanı ve işe iyi sarılması, çocuğun tesiriyledir.
- جذب سمعست ار کسی را خوش لبیست ** گرمی و جد معلم از صبیست
- Yirmi dört şubeden çalgı çalan bir çalgıcıya, dinleyen olmadı mı çalgısı bir yük olur.
- چنگیی را کو نوازد بیست و چار ** چون نیابد گوش گردد چنگ بار