- Fakat halk, kadın ve yemek aşkından nereden Allah sanatına bakacak, nereden Allah aşkına düşecek?
- عامه را از عشق همخوابه و طبق ** کی بود پروای عشق صنع حق
- Yiyecek birkaç köpek olmadıktan sonra tutmaç suyunu köpeklerin yiyecekleri yere dökmezsin ki.
- آب تتماجی نریزی در تغار ** تا سگی چندی نباشد طعمهخوار
- Yürü, Allah mağarasının köpeği ol da o, seni seçsin, bu yal yerinden kurtarsın.
- رو سگ کهف خداوندیش باش ** تا رهاند زین تغارت اصطفاش
- Hikâyeci, terzilerin insafsızca hırsızlılarını anlattı, çaldıkları kumaşları nasıl sakladıklarını söyledi. 1665
- چونک دزدیهای بیرحمانه گفت ** کی کنند آن درزیان اندر نهفت
- Halk arasında Hıta’lı bir Türk vardı. Bu sırrın açılmasına pek kızdı öfkelendi.
- اندر آن هنگامه ترکی از خطا ** سخت طیره شد ز کشف آن غطا
- Gece, kıyamet günü gibi o sırları, hakikat ehline açıp durmaktaydı.
- شب چو روز رستخیز آن رازها ** کشف میکرد از پی اهل نهی
- Nereye gitsen de orada birbirlerinin sırlarını açan iki düşmanı savaşır görsen;
- هر کجا آیی تو در جنگی فراز ** بینی آنجا دو عدو در کشف راز
- O anı, anılıp söylenen mahşer bil. O sır söyleyen boğazı da sur say.
- آن زمان را محشر مذکور دان ** وان گلوی رازگو را صور دان
- Allah, öfke sebeplerini hazırlamış, o kötülükleri ortaya atmıştır. 1670
- که خدا اسباب خشمی ساختست ** وآن فضایح را بکوی انداختست
- Hikâyeci, terzilerin bir çok hainliklerini sayıp döktü. Türk acıklandı, kızdı, dertlendi.
- بس که غدر درزیان را ذکر کرد ** حیف آمد ترک را و خشم و درد