- Gece, kıyamet günü gibi o sırları, hakikat ehline açıp durmaktaydı.
- شب چو روز رستخیز آن رازها ** کشف میکرد از پی اهل نهی
- Nereye gitsen de orada birbirlerinin sırlarını açan iki düşmanı savaşır görsen;
- هر کجا آیی تو در جنگی فراز ** بینی آنجا دو عدو در کشف راز
- O anı, anılıp söylenen mahşer bil. O sır söyleyen boğazı da sur say.
- آن زمان را محشر مذکور دان ** وان گلوی رازگو را صور دان
- Allah, öfke sebeplerini hazırlamış, o kötülükleri ortaya atmıştır. 1670
- که خدا اسباب خشمی ساختست ** وآن فضایح را بکوی انداختست
- Hikâyeci, terzilerin bir çok hainliklerini sayıp döktü. Türk acıklandı, kızdı, dertlendi.
- بس که غدر درزیان را ذکر کرد ** حیف آمد ترک را و خشم و درد
- Dedi ki: Ey meddah, şehrinizde hilede, hıyanette en usta hangi terzi?
- گفت ای قصاص در شهر شما ** کیست استاتر درین مکر و دغا
- Türk’ün ,terzi benden bir şey çalamaz diye bahse girişmesi
- دعوی کردن ترک و گرو بستن او کی درزی از من چیزی نتواند بردن
- Meddah dedi ki: Ciğeroğlu derler bir terzi vardır, hırsızlıkta, çeviklikte halkı öldürür âdeta.
- گفت خیاطیست نامش پور شش ** اندرین چستی و دزدی خلقکش
- Türk, benden dedi, bir iplik bile çalamaz. Sizinle bahse giriyorum.
- گفت من ضامن که با صد اضطراب ** او نیارد برد پیشم رشتهتاب
- Senden daha akıllı nice kişileri mat etti, bahse girişme, böyle kanatlanıp uçmaya kalkma. 1675
- پس بگفتندش که از تو چستتر ** مات او گشتند در دعوی مپر
- Yürü, aklına böyle mağrur olma. Onun hileleriyle sen de kendini kaybedersin dediler.
- رو به عقل خود چنین غره مباش ** که شوی یاوه تو در تزویرهاش