- Hıta’lı Türk, ustadan dördüncü defa olarak yine gülünç bir şey isteyince, 1705
- چون چهارم بار آن ترک خطا ** لاغ از آن استا همیکرد اقتضا
- Herif rahme geldi, hilesini,düzenini başkalarına yapmaya niyetlenip,
- رحم آمد بر وی آن استاد را ** کرد در باقی فن و بیداد را
- Amma da gülünecek şeye harîs ha dedi, zararından, ziyanından haberi bile yok.
- گفت مولع گشت این مفتون درین ** بیخبر کین چه خسارست و غبین
- Türk, ustayı öperek; Allah aşkına bir hikâye daha söyle diye yalvarıyordu.
- بوسهافشان کرد بر استاد او ** که بمن بهر خدا افسانه گو
- Ey masal, hikâye olmuş, varlıktan geçmiş adam, masalı ne zamana kadar deneyeceksin?
- ای فسانه گشته و محو از وجود ** چند افسانه بخواهی آزمود
- Senden daha ziyade gülünecek masal yok. Yıkık kabrinin başına git de bir güzelce dur. 1710
- خندمینتر از تو هیچ افسانه نیست ** بر لب گور خراب خویش ایست
- Ey bilgisizlik ve şüphe mezarına düşmüş kişi, feleğin lâtifesini, masalını niceye bir arayacaksın?
- ای فرو رفته به گور جهل و شک ** چند جویی لاغ و دستان فلک
- Ne vaktedek şu cihanın işvesini tadacaksın? Ne aklın düzenin de kaldı, ne canın.
- تا بکی نوشی تو عشوهی این جهان ** که نه عقلت ماند بر قانون نه جان
- Hor ve zalim bir arkadaş olan şu felek, senin gibi yüz binlerce kişinin yüz suyunu döktü.
- لاغ این چرخ ندیم کرد و مرد ** آب روی صد هزاران چون تو برد
- Herkesin terzisi olan felek, yüz yaşındaki ham bebeklerin elbiselerini yırtar, diker!
- میدرد میدوزد این درزی عام ** جامهی صدسالگان طفل خام