- Amma da gülünecek şeye harîs ha dedi, zararından, ziyanından haberi bile yok.
- گفت مولع گشت این مفتون درین ** بیخبر کین چه خسارست و غبین
- Türk, ustayı öperek; Allah aşkına bir hikâye daha söyle diye yalvarıyordu.
- بوسهافشان کرد بر استاد او ** که بمن بهر خدا افسانه گو
- Ey masal, hikâye olmuş, varlıktan geçmiş adam, masalı ne zamana kadar deneyeceksin?
- ای فسانه گشته و محو از وجود ** چند افسانه بخواهی آزمود
- Senden daha ziyade gülünecek masal yok. Yıkık kabrinin başına git de bir güzelce dur. 1710
- خندمینتر از تو هیچ افسانه نیست ** بر لب گور خراب خویش ایست
- Ey bilgisizlik ve şüphe mezarına düşmüş kişi, feleğin lâtifesini, masalını niceye bir arayacaksın?
- ای فرو رفته به گور جهل و شک ** چند جویی لاغ و دستان فلک
- Ne vaktedek şu cihanın işvesini tadacaksın? Ne aklın düzenin de kaldı, ne canın.
- تا بکی نوشی تو عشوهی این جهان ** که نه عقلت ماند بر قانون نه جان
- Hor ve zalim bir arkadaş olan şu felek, senin gibi yüz binlerce kişinin yüz suyunu döktü.
- لاغ این چرخ ندیم کرد و مرد ** آب روی صد هزاران چون تو برد
- Herkesin terzisi olan felek, yüz yaşındaki ham bebeklerin elbiselerini yırtar, diker!
- میدرد میدوزد این درزی عام ** جامهی صدسالگان طفل خام
- Lâtifesi, bahçelere bir letafet verir ama kış gelince verdiğin şeylerin hepsini yele verir! 1715
- لاغ او گر باغها را داد داد ** چون دی آمد داده را بر باد داد
- Halbuki ihtiyar oğlancıklar, ihtiyaçları yüzünden onun kutlu, kutsuz devriyle alay etmek, eğlenmek için önüne oturmuşlardır!
- پیرهطفلان شسته پیشش بهر کد ** تا به سعد و نحس او لاغی کند
- Terzinin,kendine gel,sus,yoksa bir gülünecek şey daha söylersem kaftanın dar gelir demesi.
- گفتن درزی ترک را هی خاموش کی اگر مضاحک دگر گویم قبات تنگ آید