- Birisi yola düşmüş, dükkâna gidiyordu. Gördü ki kadınlar yolu kapamış.
- آن یکی میشد به ره سوی دکان ** پیش ره را بسته دید او از زنان
- Hızlı yürümeden ayağı yanmaktaydı. Yolsa ay gibi kadınlarla doluydu, yol açmaya âdeta imkân yoktu.
- پای او میسوخت از تعجیل و راه ** بسته از جوق زنان همچو ماه
- Bir kadına yüz çevirdi de dedi ki: A bayağı mahlûklar, a kızcağızlar, ne de çoksunuz.
- رو به یک زن کرد و گفت ای مستهان ** هی چه بسیارید ای دخترچگان
- Kadın, ona yüzünü döndü, ey emniyet sahibi dedi, bizim bolluğumuzu kötü görme. 1730
- رو بدو کرد آن زن و گفت ای امین ** هیچ بسیاری ما منکر مبین
- Bu kadar çoğuz ama öyle olduğu halde size bu çokluk bile az gelmede.
- بین که با بسیاری ما بر بساط ** تنگ میآید شما را انبساط
- Kadın kıtlığından oğlancılığa düşüyorsunuz da yapan da dünyaya rezil rüsva oluyor, yaptıran da!
- در لواطه میفتید از قحط زن ** فاعل و مفعول رسوای زمن
- Zamanın hâdiselerine bakma. Feleğin acılıklarını, hazım olunmaz şeylerini görme.
- تو مبین این واقعات روزگار ** کز فلک میگردد اینجا ناگوار
- Rızkın, geçimin darlığına, şu kıtlığına, korkuya, titreyişe bakma.
- تو مبین تحشیر روزی و معاش ** تو مبین این قحط و خوف و ارتعاش
- Şuna bak sen: Bu kadar acılıklarıyla beraber yine de onun için ölüyor, ondan bir türlü kendinizi çekemiyorsunuz. 1735
- بین که با این جمله تلخیهای او ** مردهی اویید و ناپروای او
- Acı imtihanı bir rahmet bil, Belh ve Merv ülkelerine sahip olmayı bir gazap say.
- رحمتی دان امتحان تلخ را ** نقمتی دان ملک مرو و بلخ را