- O İbrahim, telef olmaktan çekinmedi, ateşe atıldı, fakat yanmadı, bu İbrahim, şereften saltanattan kaçtı, kendisini ateşe attı.
- آن براهیم از تلف نگریخت و ماند ** این براهیم از شرف بگریخت و راند
- Şaşılacak şey. Ateş onu yakmadı, bunu yaktı. İstek yolunda böyle tersine nallar vardır işte!
- آن نسوزد وین بسوزد ای عجب ** نعل معکوس است در راه طلب
- Sofinin tekrar sual sorması
- باز مکرر کردن صوفی سال را
- Sofi dedi ki: Yardımı dilenen Allah, kârımızı ziyansız etmeye kadirdir.
- گفت صوفی قادرست آن مستعان ** که کند سودای ما را بی زیان
- Ateşi gül ve ağaç haline getiren, bunu da zararsız bir hale getirebilir. 1740
- آنک آتش را کند ورد و شجر ** هم تواند کرد این را بیضرر
- Dikenden gül çıkaran şu kışı da bahar edebilir.
- آنک گل آرد برون از عین خار ** هم تواند کرد این دی را بهار
- Her serviyi hür bir halde sere serpe yücelten, derdi de neşe haline getirir.
- آنک زو هر سرو آزادی کند ** قادرست ار غصه را شادی کند
- Onun lûtfuyla her şey, yokluktan var oldu. Var ettiğini ebedî kılarsa nesi eksilir ki?
- آنک شد موجود از وی هر عدم ** گر بدارد باقیش او را چه کم
- Bedene can verip dirilten, dirilttiğini öldürmezse ziyana mı girer?
- آنک تن را جان دهد تا حی شود ** گر نمیراند زیانش کی شود
- O cömert Allah, kulunun isteğini çalışmadan verse ne çıkar? 1745
- خود چه باشد گر ببخشد آن جواد ** بنده را مقصود جان بیاجتهاد
- Artık kullarından pusuda bekleyen nefis hilesiyle melûn şeytanın hilesini uzak tutsa ne olur ki?
- دور دارد از ضعیفان در کمین ** مکر نفس و فتنهی دیو لعین
- Kadının sofiye cevap vermesi
- جواب دادن قاضی صوفی را