- Çaresiz bir müflis, derde düşmüştü. Hiçbir şeyi yoktu, binlerce zehir yutmuştu.
- آن یکی بیچارهی مفلس ز درد ** که ز بیچیزی هزاران زهر خورد
- Namazlarda, dualarda yalvarmakta, ey Allahm, ey kurdu kuşu koruyan! 1835
- لابه کردی در نماز و در دعا ** کای خداوند و نگهبان رعا
- Sen, beni yorulmadan, çalışıp çabalamadan yarattın. Şu âlemde rızkımı da benim kazancım olmadan ver.
- بی ز جهدی آفریدی مر مرا ** بی فن من روزیم ده زین سرا
- Başımda gizli olan beş inci verdin. Beş duygu daha ihsan ettin ki onlar da gizli.
- پنج گوهر دادیم در درج سر ** پنج حس دیگری هم مستتر
- Bu ihsanların sayıya sığmaz. Ben utanıyorum, anlatmadan âcizim.
- لا یعد این داد و لا یحصی ز تو ** من کلیلم از بیانش شرمرو
- Beni yaratan yalnız sensin. Rızkımı da sen düzene koy demekteydi.
- چونک در خلاقیم تنها توی ** کار رزاقیم تو کن مستوی
- Yıllarca bu duada bulundu. Nihayet ağlayıp yalvarışı tesir etti. 1840
- سالها زو این دعا بسیار شد ** عاقبت زاری او بر کار شد
- Hani çalışmadan, yorulmadan helâl bir rızk isteyen adam vardı ya, onun gibi.
- همچو آن شخصی که روزی حلال ** از خدا میخواست بیکسب و کلال
- Nihayet Allah adaletine sahip Davut Peygamber zamanında bir öküz, onu kutluluğa ulaştırmıştı.
- گاو آوردش سعادت عاقبت ** عهد داود لدنی معدلت
- Bu adamda yüzünü yerlere sürdü, yalvarıp sızladı, nihayet meydandan icabet topunu çeldi.
- این متیم نیز زاریها نمود ** هم ز میدان اجابت گو ربود