- Hani çalışmadan, yorulmadan helâl bir rızk isteyen adam vardı ya, onun gibi.
- همچو آن شخصی که روزی حلال ** از خدا میخواست بیکسب و کلال
- Nihayet Allah adaletine sahip Davut Peygamber zamanında bir öküz, onu kutluluğa ulaştırmıştı.
- گاو آوردش سعادت عاقبت ** عهد داود لدنی معدلت
- Bu adamda yüzünü yerlere sürdü, yalvarıp sızladı, nihayet meydandan icabet topunu çeldi.
- این متیم نیز زاریها نمود ** هم ز میدان اجابت گو ربود
- Bazen duasının kabul edilmeyişine bakıp kötü zanlara düşüyor, niçin duam kabul edilmiyor diyor,
- گاه بدظن میشدی اندر دعا ** از پی تاخیر پاداش و جزا
- Derken yine Allah’nın lûtuf ve keremi, gönlüne muştuluklar veriyor, duasının kabul edileceğine delil oluyordu. 1845
- باز ارجاء خداوند کریم ** در دلش بشار گشتی و زعیم
- Çalışıp çabalarken yorulup ümitsizliğe düşünce Allah tapısında gel sesini duyuyordu.
- چون شدی نومید در جهد از کلال ** از جناب حق شنیدی که تعال
- Allah alçaltıcıdır, yücelticidir. Bu ikisinden başka hiçbir işi yoktur.
- خافضست و رافعست این کردگار ** بی ازین دو بر نیاید هیچ کار
- Yerin alçalışına bak, göğün yücelişine bak. Kâinatın devranı bu ikisinden hâli değildir.
- خفض ارضی بین و رفع آسمان ** بی ازین دو نیست دورانش ای فلان
- Şu yerin yücelip alçalışı da bir başka çeşittir. Yılın yarısında çorak bir hale gelir, yarısında yeşerir, tazeleşir.
- خفض و رفع این زمین نوعی دگر ** نیم سالی شوره نیمی سبز و تر
- Mihnetle dolu olan zamanın yücelip alçalması, büsbütün başka bir tarzdadır. Yirmi dört saatin yarısı günden olur, yarısı gece. 1850
- خفض و رفع روزگار با کرب ** نوع دیگر نیم روز و نیم شب