English    Türkçe    فارسی   

6
1861-1870

  • Nitekim Mustafa’nın nurunun cilâsı ile yüz binlerce çeşit karanlık ışık kesildi.
  • آنچنان که از صقل نور مصطفی  ** صد هزاران نوع ظلمت شد ضیا 
  • O ulu er yüzünden Yahudilerin, Allah’ya şirk koşanların, Hıristiyanların, Mecusilerin hepsi bir renge boyandılar.
  • از جهود و مشرک و ترسا و مغ  ** جملگی یک‌رنگ شد زان الپ الغ 
  • Yüz binlerce kısa ve uzun gölgeler o sır denizinin nurunda bir oldular.
  • صد هزاران سایه کوتاه و دراز  ** شد یکی در نور آن خورشید راز 
  • Ne uzunluk kaldı, ne kısalık, ne genişlik. Çeşit, çeşit gölgeler, güneşe rehin oldu.
  • نه درازی ماند نه کوته نه پهن  ** گونه گونه سایه در خورشید رهن 
  • Fakat mahşerdeki tek renge boyanış, iyiye de apaçık görünür, kötüye de. 1865
  • لیک یک‌رنگی که اندر محشرست  ** بر بد و بر نیک کشف و ظاهرست 
  • O âlemde mânalar, surete bürünürler. Suretlerimiz, hülyalarımıza uygun olur.
  • که معانی آن جهان صورت شود  ** نقشهامان در خور خصلت شود 
  • O zamanda mektupların sureti açığa çıkar, elbiselerin astarı yüz olur, herkesin içi, dışına döner.
  • گردد آنگه فکر نقش نامه‌ها  ** این بطانه روی کار جامه‌ها 
  • Şimdi gizli şeyler, alacalı öküze benzer. Söz iği, âlem içinde yüzlerce renkte bir iplik gibi görünür.
  • این زمان سرها مثال گاو پیس  ** دوک نطق اندر ملل صد رنگ ریس 
  • Şimdi yüzlerce renge boyanma, yüzlerce gönül sahibi olma devri. Tek renkli olma âlemi nereden tecelli edecek?
  • نوبت صدرنگیست و صددلی  ** عالم یک رنگ کی گردد جلی 
  • Şimdi zencilik zamanı. Rum diyarına mensup olanlar, beyaz güzeller gizli. Şimdi gece, güneş gizli. 1870
  • نوبت زنگست رومی شد نهان  ** این شبست و آفتاب اندر رهان