- O kurban gününde bütün su kuşları, gemiler gibi deniz üstünde akarlar, yüzerler.
- جملهی مرغان آب آن روز نحر ** همچو کشتیها روان بر روی بحر
- Bu suretle de “Helâk olan apaçık delillerle helâk olur.” Kurtulan kurtulur ve yakıyne erer.
- تا که یهلک من هلک عن بینه ** تا که ینجو من نجا واستیقنه
- Doğan kuşları, padişaha giderler, kuzgunlar, mezarlığa.
- تا که بازان جانب سلطان روند ** تا که زاغان سوی گورستان روند
- Kemikle ekmek gibi pis şeylerin cüzileri, bu cihanda kuzgunların mezesidir, gıdasıdır. 1880
- که استخوان و اجزاء سرگین همچو نان ** نقل زاغان آمدست اندر جهان
- Hikmetin kadrini bilme nerede,kuzgun nerede?Gübrede yaşayan kurt nerede, bağ bahçe nerede?
- قند حکمت از کجا زاغ از کجا ** کرم سرگین از کجا باغ از کجا
- Nefsiyle savaşmak, kahpe adama lâyık değildir. Eşeğin ardında öd ağacı yakılmaz, eşeğin ardına da misk sürülmez.
- نیست لایق غزو نفس و مرد غر ** نیست لایق عود و مشک و کون خر
- Kadınlara savaş yazılmamıştır. Nefisle savaşmaksa onların işi olamaz. Çünkü bu, büyük savaştır.
- چون غزا ندهد زنان را هیچ دست ** کی دهد آنک جهاد اکبرست
- Ancak nadir olarak bazı kadında da bir Rüstem vardır. Meryem gibi gizlidir o.
- جز بنادر در تن زن رستمی ** گشته باشد خفیه همچون مریمی
- Nitekim erlerin bedeninde, yüreksizliklerinden kadınların gizlendiği vardır. 1885
- آنچنان که در تن مردان زنان ** خفیهاند و ماده از ضعف جنان
- Kim, erliğe hazırlanmamış, er olmamışsa o dişilik, öbür âlemde surete bürünür.
- آن جهان صورت شود آن مادگی ** هر که در مردی ندید آمادگی