- Duyguları, perdeyi aştı mı artık birbiri ardına ve boyuna görür, duyar.
- چون گذاره شد حواسش از حجاب ** پس پیاپی گرددش دید و خطاب
- Adam, kâğıtçı dükkânına geldi. Meşk kâğıtlarına el attı.
- جانب دکان وراق آمد او ** دست میبرد او به مشقش سو به سو
- O yazılı kâğıt, çabucak gözüne ilişti, Hâtif’in söylediği âlametlerin hepside o kâğıtta vardı.
- پیش چشمش آمد آن مکتوب زود ** با علاماتی که هاتف گفته بود
- Kâğıdı koltuğuna koyup hayırlı pazarlar olsun usta, ben gidiyorum artık, dedi. 1925
- در بغل زد گفت خواجه خیر باد ** این زمان وا میرسم ای اوستاد
- Tenha bir bucağa çekildi, kâğıdı okudu. Âdeta şaşırdı kaldı.
- رفت کنج خلوتی و آن را بخواند ** وز تحیر واله و حیران بماند
- Bir definenin yerini göstermekte olan böyle bir değer biçilmez kâğıt, meşk kâğıtlarının arasına nasıl girmişti?
- که بدین سان گنجنامهی بیبها ** چون فتاده ماند اندر مشقها
- Sonra aklına şu geldi: Her şeyi koruyan, Allahdır.
- باز اندر خاطرش این فکر جست ** کز پی هر چیز یزدان حافظست
- Koruyucu Allah, nasıl olur da birisinin, abes yere bir şey aşırmasına müsaade eder?
- کی گذارد حافظ اندر اکتناف ** که کسی چیزی رباید از گزاف
- Ova, baştanbaşa altınla, para ile dolu olsa hiç kimse, Allahnın izni olmadıkça bir arpa bile alamaz. 1930
- گر بیابان پر شود زر و نقود ** بی رضای حق جوی نتوان ربود
- Tutulmadan, kekelemeden yüzlerce kitap okusan Allah taktir etmediyse aklında hiçbir şey kalmaz.
- ور بخوانی صد صحف بی سکتهای ** بی قدر یادت نماند نکتهای