- Koruyucu Allah, nasıl olur da birisinin, abes yere bir şey aşırmasına müsaade eder?
- کی گذارد حافظ اندر اکتناف ** که کسی چیزی رباید از گزاف
- Ova, baştanbaşa altınla, para ile dolu olsa hiç kimse, Allahnın izni olmadıkça bir arpa bile alamaz. 1930
- گر بیابان پر شود زر و نقود ** بی رضای حق جوی نتوان ربود
- Tutulmadan, kekelemeden yüzlerce kitap okusan Allah taktir etmediyse aklında hiçbir şey kalmaz.
- ور بخوانی صد صحف بی سکتهای ** بی قدر یادت نماند نکتهای
- Fakat Allah’ya kulluk edersen bir kitap bile okumadan yeninden, yakandan duyulmadık bilgiler bulursun.
- ور کنی خدمت نخوانی یک کتاب ** علمهای نادره یابی ز جیب
- Musa’nın avucu, koynundan ziyalandı, nurlar saçtı; nuru, gökyüzündeki aydan da üstündü.
- شد ز جیب آن کف موسی ضو فشان ** کان فزون آمد ز ماه آسمان
- Bu heybetli gökyüzünden dilediğin, ey Musa, koynundan baş gösterdi.
- کانک میجستی ز چرخ با نهیب ** سر بر آوردستت ای موسی ز جیب
- Bil ki yüce gökler, insanın anladığı şeylerin aksidir; gökler, o akisten ibarettir. 1935
- تا بدانی که آسمانهای سمی ** هست عکس مدرکات آدمی
- Yüce ulu Allah’nın eli, iki âlemden de önce aklı yaratmadı mı?
- نی که اول دست برد آن مجید ** از دو عالم پیشتر عقل آفرید
- Bu söz, hem apaçıktır, hem de pek gizli. Çünkü sinek, ankaya mahrem olamaz.
- این سخن پیدا و پنهانست بس ** که نباشد محرم عنقا مگس
- Oğul, yine hikâyeye dön de defineyle o yoksulun kıssasını tamamla.
- باز سوی قصه باز آ ای پسر ** قصهی گنج و فقیر آور به سر
- Yoksul ve definenin bulunduğu yer
- تمامی قصهی آن فقیر و نشان جای آن گنج