- Padişah kendisine işkence yapmadan, kâğıdı padişahın önüne koydu.
- پیش از آنک اشکنجه بیند زان قباد ** رقعه را آن شخص پیش او نهاد
- Dedi ki: Şu kâğıdı buldum ama defineyi bulamadım. Define yerine hadsiz, hesapsız zahmetlere girdim.
- گفت تا این رقعه را یابیدهام ** گنج نه و رنج بیحد دیدهام
- Defineden bir habbe bile meydana çıkmadı. Fakat ben yılan gibi bir hayli kıvrandım durdum.
- خود نشد یک حبه از گنج آشکار ** لیک پیچیدم بسی من همچو مار
- Bir aydır ağzımın tadı yok. Bunun ziyanı da haram oldu bana, kârı da.
- مدت ماهی چنینم تلخکام ** که زیان و سود این بر من حرام
- Belki bahtın şu perdeyi açar ey savaşı kutlu olan kaleler fethetmiş padişahım! 1955
- بوک بختت بر کند زین کان غطا ** ای شه پیروزجنگ و دزگشا
- Padişah da altı ay, belki de daha fazla ok attı,okun düştüğü yeri kazdırdı.
- مدت شش ماه و افزون پادشاه ** تیر میانداخت و برمیکند چاه
- Nerede katı bir yay varsa buldurdu,o attı, her yanda define aradı durdu.
- هرکجا سخته کمانی بود چست ** تیر داد انداخت و هر سو گنج جست
- Fakat eziyetten, dertten, sıkıntıdan başka bir şey elde edemedi. Define âdeta ankaya benziyordu, ismi var, cismi yok!
- غیر تشویش و غم و طامات نی ** همچو عنقا نام فاش و ذات نی
- Padişahın, defineyi bulmaktan ümidini kesip aramaktan usanması
- نومید شدن آن پادشاه از یافتن آن گنج و ملول شدن او از طلب آن
- İşin eni, boyu uzayıp duruyordu. Padişah, nihayet o defineden usandı.
- چونک تعویق آمد اندر عرض و طول ** شاه شد زان گنج دل سیر و ملول
- Her tarafı yer yer eştirmiş,kuyu haline getirmişti. Günün birinde kâğıdı, herifin önüne atıp 1960
- دشتها را گز گز آن شه چاه کند ** رقعه را از خشم پیش او فکند