- Dedi ki: Al şu kâğıdı. Definenin eseri bile görünmedi. Senin işin yok, bu iş sana daha lâyık.
- گفت گیر این رقعه کش آثار نیست ** تو بدین اولیتری کت کار نیست
- Bu işi olanın yapacağı şey değil. Gülü yakıp dikenin etrafında dolanmak akıl kârı değil.
- نیست این کار کسی کش هست کار ** که بسوزد گل بگردد گرد خار
- Demirden ot bitmesini bekleyen olabilir ama bu hülyaya tutulan, az olur.
- نادر افتد اهل این ماخولیا ** منتظر که روید از آهن گیا
- Bu iş için senin gibi yorulma bilmez bir adam gerek. Sen mademki yorulmuyorsun, var ara.
- سخت جانی باید این فن را چو تو ** تو که داری جان سخت این را بجو
- Bulursan ne âlâ, onu sana helâl ettim. Bulamazsan yorulmazsın, kazar durursun! 1965
- گر نیابی نبودت هرگز ملال ** ور بیابی آن به تو کردم حلال
- Akıl, ümitsizlik yoluna gider mi hiç? Aşk lâzım ki o tarafa koşsun!
- عقل راه ناامیدی کی رود ** عشق باشد کان طرف بر سر دود
- Hiç bir şeye aldırmayan aşktır, akıl değil. Akıl, faydalanacağı şeyi arar.
- لاابالی عشق باشد نی خرد ** عقل آن جوید کز آن سودی برد
- Aşk yılmaz, canını sakınmaz, utanma nedir bilmez. Değirmen taşının altına gitmiş gibi belâlara uğrar, sabreder.
- ترکتاز و تنگداز و بیحیا ** در بلا چون سنگ زیر آسیا
- Öyle pek yüzlüdür ki hiç arkasını dönmez. Bir fayda elde etmek ümidini öldürmüştür içinde.
- سخترویی که ندارد هیچ پشت ** بهرهجویی را درون خویش کشت
- Neyi var, neyi yoksa ortaya kor, oynar, yutulur, bir ücret aramaz. Allah’nın aldığı gibi yine hepsini Allahya verir, tertemiz olur. 1970
- پاک میبازد نباشد مزدجو ** آنچنان که پاک میگیرد ز هو