English    Türkçe    فارسی   

6
1974-1983

  • Onlar, ne Allahyı sınarlar, ne de ziyana, kâra aldırış ederler.
  • نی خدا را امتحانی می‌کنند  ** نی در سود و زیانی می‌زنند 
  • Padişahın,definenin yerini gösteren kâğıdı ”Al,biz bundan vazgeçtik” diye yoksula vermesi
  • باز دادن شاه گنج‌نامه را به آن فقیر کی بگیر ما از سر این برخاستیم 
  • O dertli definenin kâğıdını padişah, o dertlere uğramış fakire verince; 1975
  • چونک رقعه‌ی گنج پر آشوب را  ** شه مسلم داشت آن مکروب را 
  • Yoksul adam, düşmanlarından, onların saçmasından emin oldu, gidip sevdalandığı şeye adamakıllı sarıldı.
  • گشت آمن او ز خصمان و ز نیش  ** رفت و می‌پیچید در سودای خویش 
  • İnsanı dertlere düşüren aşka yâr oldu. Köpek, yarasını yalaya yalaya iyi eder.
  • یار کرد او عشق درداندیش را  ** کلب لیسد خویش ریش خویش را 
  • Aşk ıstırabına hiçbir yâr, hiçbir ortak yoktur. Âşığa âlemde bir tek mahrem bile bulunmaz.
  • عشق را در پیچش خود یار نیست  ** محرمش در ده یکی دیار نیست 
  • Âşıktan daha deli kimse yoktur. Akıl, onun sevdasına karşı kördür, sağırdır.
  • نیست از عاشق کسی دیوانه‌تر  ** عقل از سودای او کورست و کر 
  • Çünkü bu, herkesin deliliğine benzemez ki. Hekimlik bilgisinde bunu iyileştirecek hükümler yoktur. 1980
  • زآنک این دیوانگی عام نیست  ** طب را ارشاد این احکام نیست 
  • Bir hekim, bu çeşit deliliğe uğrasa hekimlik kitabını kanı ile yıkar, yazılanların hepsini silerdi.
  • گر طبیبی را رسد زین گون جنون  ** دفتر طب را فرو شوید به خون 
  • Bütün akılların hekimliği, aşka göre çizilmiş suretlerden başka bir şey değildir. Bütün güzellerin yüzleri, onun yüzünün perdesidir.
  • طب جمله‌ی عقلها منقوش اوست  ** روی جمله دلبران روپوش اوست 
  • Ey aşk mezhebine giren, yüzünü kendine çevir. Sana meftun olan, senden başkası değildir.
  • روی در روی خود آر ای عشق‌کیش  ** نیست ای مفتون ترا جز خویش خویش