- Bütün akılların hekimliği, aşka göre çizilmiş suretlerden başka bir şey değildir. Bütün güzellerin yüzleri, onun yüzünün perdesidir.
- طب جملهی عقلها منقوش اوست ** روی جمله دلبران روپوش اوست
- Ey aşk mezhebine giren, yüzünü kendine çevir. Sana meftun olan, senden başkası değildir.
- روی در روی خود آر ای عشقکیش ** نیست ای مفتون ترا جز خویش خویش
- O adamda kendini kıble yapmış, dua edip durmuştu. “İnsan ancak çalıştığını elde eder.”
- قبله از دل ساخت آمد در دعا ** لیس للانسان الا ما سعی
- Bundan önce bir cevap duymadan yıllarca dua etmişti. 1985
- پیش از آن کو پاسخی بشنیده بود ** سالها اندر دعا پیچیده بود
- İcabet edilmeden dua ediyor, Allah kereminden “Lebbeyk” sesini gizli olarak işitiyordu.
- بیاجابت بر دعاها میتنید ** از کرم لبیک پنهان میشنید
- O illetli adam, ulu yaratıcının cömertliğine güvendiğinden tefsiz oynuyordu.
- چونک بیدف رقص میکرد آن علیل ** ز اعتماد جود خلاق جلیل
- Ona ne bir hatif sesi gelmişti, ne bir haberci ulaşmıştı. Ümit kulağı, “Lebbeyk” sesiyle doluydu ama.
- سوی او نه هاتف و نه پیک بود ** گوش اومیدش پر از لبیک بود
- Ümidi, dilsiz, sessiz “gel” demekteydi. O dâvet, gönlünden usancı silip süpürüyordu.
- بیزبان میگفت اومیدش تعال ** از دلش میروفت آن دعوت ملال
- Dama gelmeyi öğrenen güvercini çağırma, kov, o bir yere gidemez, kanadı bağlıdır. 1990
- آن کبوتر را که بام آموختست ** تو مخوان میرانش کان پر دوختست
- Ey hak Ziyası Hüsameddin, onu kovsan da seninle buluştuğu için can kanadı bitmiştir;
- ای ضیاء الحق حسامالدین برانش ** کز ملاقات تو بر رستست جانش