- O illetli adam, ulu yaratıcının cömertliğine güvendiğinden tefsiz oynuyordu.
- چونک بیدف رقص میکرد آن علیل ** ز اعتماد جود خلاق جلیل
- Ona ne bir hatif sesi gelmişti, ne bir haberci ulaşmıştı. Ümit kulağı, “Lebbeyk” sesiyle doluydu ama.
- سوی او نه هاتف و نه پیک بود ** گوش اومیدش پر از لبیک بود
- Ümidi, dilsiz, sessiz “gel” demekteydi. O dâvet, gönlünden usancı silip süpürüyordu.
- بیزبان میگفت اومیدش تعال ** از دلش میروفت آن دعوت ملال
- Dama gelmeyi öğrenen güvercini çağırma, kov, o bir yere gidemez, kanadı bağlıdır. 1990
- آن کبوتر را که بام آموختست ** تو مخوان میرانش کان پر دوختست
- Ey hak Ziyası Hüsameddin, onu kovsan da seninle buluştuğu için can kanadı bitmiştir;
- ای ضیاء الحق حسامالدین برانش ** کز ملاقات تو بر رستست جانش
- Kovsan da can kuşu, sebepsiz olarak senin damının etrafında döner dolaşır.
- گر برانی مرغ جانش از گزاف ** هم بگرد بام تو آرد طواف
- Onun yiyeceği ,içeceği, konacağı yer, hep senin damındır. Yücelerde kanat çırpar ama tuzağına âşıktır.
- چینه و نقلش همه بر بام تست ** پر زنان بر اوج مست دام تست
- Hattâ ruh, bir an hırsızlamacasına o fütuhattan dolayı sana şükretmese, münkir olsa.
- گر دمی منکر شود دزدانه روح ** در ادای شکرت ای فتح و فتوح
- Durup dinlenmeden kin güden aşk sahnesi, derhal o inkâr eden göğüse ateş dolu bir leğen koyuverir. 1995
- شحنهی عشق مکرر کینهاش ** طشت آتش مینهد بر سینهاش
- Aya gel, tozdan vazgeç. Aşk padişahı seni çağırmada, çabuk dön der.
- که بیا سوی مه و بگذر ز گرد ** شاه عشقت خواند زوتر باز گرد