English    Türkçe    فارسی   

6
2009-2018

  • Fakat “ey ateş, soğu” nârası, ey kendisine uyulan zat, senin canını korudu.
  • نعره‌ی یا نار کونی باردا  ** عصمت جان تو گشت ای مقتدا 
  • Ey hak Ziyası, din ve gönlün Husam’ı! Hiç güneş, balçıkla sıvanır mı? 2010
  • ای ضیاء الحق حسام دین و دل  ** کی توان اندود خورشیدی به گل 
  • Bu toprak parçaları, senin güneşini örtmek istediler ama,
  • قصد کردستند این گل‌پاره‌ها  ** که بپوشانند خورشید ترا 
  • Dağların gönlündeki lâ’l madenleri, sana delâlet etmede. Bağlar, bahçeler, senin gülümsemelerinle dopdolu.
  • در دل که لعلها دلال تست  ** باغها از خنده مالامال تست 
  • Senin erliğine mahrem olacak Rüstem nerede ki senin yüzlerce harmanından bir buğday tanesini söylemeye kalkayım.
  • محرم مردیت را کو رستمی  ** تا ز صد خرمن یکی جو گفتمی 
  • Senin sırrından bir ah etmek istersem ancak Ali gibi bir kuyuya gitmeli, kuyunun içine ah etmeliyim.
  • چون بخواهم کز سرت آهی کنم  ** چون علی سر را فرو چاهی کنم 
  • Kardeşlerin gönüllerinde kin olduğundan Yusuf’umun kuyu dibinde kalması daha iyi. 2015
  • چونک اخوان را دل کینه‌ورست  ** یوسفم را قعر چه اولیترست 
  • Sarhoş oldum, kendini ortaya atacağım artık. Kuyu nedir ki? Ben gidip ovanın ta ortasına çadır kuracağım.
  • مست گشتم خویش بر غوغا زنم  ** چه چه باشد خیمه بر صحرا زنم 
  • Ateşli şarabı ver avucuma da ondan sonra benim sarhoşça debdebemi, azametimi seyret.
  • بر کف من نه شراب آتشین  ** وانگه آن کر و فر مستانه بین 
  • O yoksul, defineyi elde edemedi ama söyle, beklesin. Çünkü biz, bu anda neşeye gark olduk.
  • منتظر گو باش بی گنج آن فقیر  ** زآنک ما غرقیم این دم در عصیر