English    Türkçe    فارسی   

6
2048-2057

  • Öğrenip kapısına geldi, yüzlerce saygıyla kapı halkasını vurdu. Şeyhin karısı, kapıdan başını çıkardı.
  • چون به صد حرمت بزد حلقه‌ی درش  ** زن برون کرد از در خانه سرش 
  • Ey kerem sahibi, ne istiyorsun? dedi. Derviş, ziyaret için geldim deyince.
  • که چه می‌خواهی بگو ای ذوالکرم  ** ژگفت بر قصد زیارت آمدم 
  • Kadın kahkahayla gülüp dedi ki: Sakalına bak yahu. Hele şu yolculuğa, şu uğradığın derde bak. 2050
  • خنده‌ای زد زن که خه‌خه ریش بین  ** این سفرگیری و این تشویش بین 
  • Yerinde, yurdunda işin yok muydu da beyhude yere yollara düştün?
  • خود ترا کاری نبود آن جایگاه  ** که به بیهوده کنی این عزم راه 
  • Bir ahmağı görmek hevesine mi düştün, yoksa yurdundan mı usandın?
  • اشتهای گول‌گردی آمدت  ** یا ملولی وطن غالب شدت 
  • Yahut da şeytan sana bir boyunduruk urdu, vesveseler verdi, sana bu yolculuk kapısını açtı.
  • یا مگر دیوت دو شاخه بر نهاد  ** بر تو وسواس سفر را در گشاد 
  • Birçok kötü sözler söyledi, küfürlerde bulundu, dırıldandı durdu. Onların hepsini söyleyemem ben.
  • گفت نافرجام و فحش و دمدمه  ** من نتوانم باز گفتن آن همه 
  • Kadının sayısız gülümsemesinden, hikâyeler söylemesinden derviş, pek dertlendi, dertlere uğradı. 2055
  • از مثل وز ریش‌خند بی‌حساب  ** آن مرید افتاد از غم در نشیب 
  • Derviş’in Şeyh nerede,onu nerede arayalım diye sorması,Şeyh’in karısının da kötü kötü cevap vermesi
  • پرسیدن آن وارد از حرم شیخ کی شیخ کجاست کجا جوییم و جواب نافرجام گفتن حرم 
  • Dervişin gözlerinden yaşlar aktı, dedi ki: Bütün bunlarla beraber o adı tatlı padişah nerede? Söyle bana!
  • اشکش از دیده بجست و گفت او  ** با همه آن شاه شیرین‌نام کو 
  • Kadın dedi ki: O bomboş riyâkar bir hilebazdır. Ahmaklara tuzaktır. Yol azıtanlara kementlik eder.
  • گفت آن سالوس زراق تهی  ** دام گولان و کمند گمرهی