- Ey kerem sahibi, ne istiyorsun? dedi. Derviş, ziyaret için geldim deyince.
- که چه میخواهی بگو ای ذوالکرم ** ژگفت بر قصد زیارت آمدم
- Kadın kahkahayla gülüp dedi ki: Sakalına bak yahu. Hele şu yolculuğa, şu uğradığın derde bak. 2050
- خندهای زد زن که خهخه ریش بین ** این سفرگیری و این تشویش بین
- Yerinde, yurdunda işin yok muydu da beyhude yere yollara düştün?
- خود ترا کاری نبود آن جایگاه ** که به بیهوده کنی این عزم راه
- Bir ahmağı görmek hevesine mi düştün, yoksa yurdundan mı usandın?
- اشتهای گولگردی آمدت ** یا ملولی وطن غالب شدت
- Yahut da şeytan sana bir boyunduruk urdu, vesveseler verdi, sana bu yolculuk kapısını açtı.
- یا مگر دیوت دو شاخه بر نهاد ** بر تو وسواس سفر را در گشاد
- Birçok kötü sözler söyledi, küfürlerde bulundu, dırıldandı durdu. Onların hepsini söyleyemem ben.
- گفت نافرجام و فحش و دمدمه ** من نتوانم باز گفتن آن همه
- Kadının sayısız gülümsemesinden, hikâyeler söylemesinden derviş, pek dertlendi, dertlere uğradı. 2055
- از مثل وز ریشخند بیحساب ** آن مرید افتاد از غم در نشیب
- Derviş’in Şeyh nerede,onu nerede arayalım diye sorması,Şeyh’in karısının da kötü kötü cevap vermesi
- پرسیدن آن وارد از حرم شیخ کی شیخ کجاست کجا جوییم و جواب نافرجام گفتن حرم
- Dervişin gözlerinden yaşlar aktı, dedi ki: Bütün bunlarla beraber o adı tatlı padişah nerede? Söyle bana!
- اشکش از دیده بجست و گفت او ** با همه آن شاه شیریننام کو
- Kadın dedi ki: O bomboş riyâkar bir hilebazdır. Ahmaklara tuzaktır. Yol azıtanlara kementlik eder.
- گفت آن سالوس زراق تهی ** دام گولان و کمند گمرهی
- Senin gibi sakalını değirmende ağartan yüz binlerce kişi azgınlıktan ona düşmüştür.
- صد هزاران خام ریشان همچو تو ** اوفتاده از وی اندر صد عتو