- Devir devir zaman zaman bu iki fırka, Firavunla esirgeyici Musa’nın zamanına kadar
- دور دور و قرن قرن این دو فریق ** تا به فرعون و به موسی شفیق
- Yıllarca savaştı. Aralarındaki savaş bitmedi tükenmedi. Bu iş, haddi aşıp usanç verince de
- سالها اندر میانشان حرب بود ** چون ز حد رفت و ملولی میفزود
- Tanrı, denizi hakem yaptı; bakalım hangisi öndülü alacak dedi.
- آب دریا را حکم سازید حق ** تا که ماند کی برد زین دو سبق
- Mustafa’nın devrine, onun zuhuruna kadar bu böyle gitti. O zuhur edince Ebucehil’le o cefa askerinin başbuğuyla savaştı. 2165
- همچنان تا دور و طور مصطفی ** با ابوجهل آن سپهدار جفا
- Tanrı, Semud kavmi için, bir haykırış hizmetkâr tuttu, onların canlarını alıverdi.
- هم نکر سازید از بهر ثمود ** صیحهای که جانشان را در ربود
- Âd kavmi için tez kalkan ve hızlı giden bir hizmetkârı tuttu, yeli kullandı.
- هم نکر سازید بهر قوم عاد ** زود خیزی تیزرو یعنی که باد
- Kaarun’un halini de bildi, onu defetmek için de yeryüzünü kullandı. Yer, halim olmakla beraber ona kinlendi, onu yuttu.
- هم نکر سازید بر قارون ز کین ** در حلیمی این زمین پوشید کین
- Yerin halimliği âdeta kahroldu da Kaarun’u da dibine kadar sömürdü, hazinesini de.
- تا حلیمی زمین شد جمله قهر ** برد قارون را و گنجش را به قعر
- Bu bedenin direği lokmadır. Açlık kılıcına karşı ekmek, bir zırhtır. 2170
- لقمهای را که ستون این تنست ** دفع تیغ جوع نان چون جوشنست
- Öyle olduğu halde Tanrı, senin ekmeğine bir kahır mayası kodu mu o ekmek boğaz illeti gibi kursağında durur, boğazını sıkar, seni öldürür.
- چونک حق قهری نهد در نان تو ** چون خناق آن نان بگیرد در گلو