English    Türkçe    فارسی   

6
2185-2194

  • Sofestai’de zaten akıl yoktu. Bu yüzden duygudan da oldu, varlıktan da mahrum kaldı. 2185
  • او خود از لب خرد معزول بود  ** شد ز حس محروم و معزول از وجود 
  • Kendine gel, şimdi söz çiğnemek devri. Söylersen halka rezil rüsva olursun.
  • هین سخن‌خا نوبت لب‌خایی است  ** گر بگویی خلق را رسوایی است 
  • İm’an ne demektir? Kaynaktan su akıtmak. Bedenden can gitti mi o cana “giden revan” derler.
  • چیست امعان چشمه را کردن روان  ** چون ز تن جان رست گویندش روان 
  • Canı beden bağından çözüp kurtararak çayırlığa, çimenliğe salıveren hakîm.
  • آن حکیمی را که جان از بند تن  ** باز رست و شد روان اندر چمن 
  • Hayatla ruhu ayırt etmek için ona bu iki lâkabı taktı. Bunu fark edenin canına aferin!
  • دو لقب را او برین هر دو نهاد  ** بهر فرق ای آفرین بر جانش باد 
  • Bu suretle de Tanrı fermanına uyan, dilerse gülü diken, dikeni gül yapan kişideki ruhu anlattı. 2190
  • در بیان آنک بر فرمان رود  ** گر گلی را خار خواهد آن شود 
  • Azap yeli estiği zaman Hûd Aleyhisselâm’ın inanmış Ümmetini kurtarması ve mucize göstermesi
  • معجزه‌ی هود علیه‌ السلام در تخلص مومنان امت به وقت نزول باد 
  • İnananlar, o zararlı yelin elinden kaçmışlar, hepsi bir daire içine sığınmışlardı.
  • مومنان از دست باد ضایره  ** جمله بنشستند اندر دایره 
  • Yel, âdeta tûfandı, onun lütfu da gemi. Onun bu çeşit nice gemileri var, nice tûfanları.
  • یاد طوفان بود و کشتی لطف هو  ** بس چنین کشتی و طوفان دارد او 
  • Tanrı, bir padişahı gemi yapar. Hırsı ile kendisini saflara vurur.
  • پادشاهی را خدا کشتی کند  ** تا به حرص خویش بر صفها زند 
  • Maksadı halkın emin olması değildir, ülke zapt etmektir.
  • قصد شه آن نه که خلق آمن شوند  ** قصدش آنک ملک گردد پای‌بند