English    Türkçe    فارسی   

6
2191-2200

  • İnananlar, o zararlı yelin elinden kaçmışlar, hepsi bir daire içine sığınmışlardı.
  • مومنان از دست باد ضایره  ** جمله بنشستند اندر دایره 
  • Yel, âdeta tûfandı, onun lütfu da gemi. Onun bu çeşit nice gemileri var, nice tûfanları.
  • یاد طوفان بود و کشتی لطف هو  ** بس چنین کشتی و طوفان دارد او 
  • Tanrı, bir padişahı gemi yapar. Hırsı ile kendisini saflara vurur.
  • پادشاهی را خدا کشتی کند  ** تا به حرص خویش بر صفها زند 
  • Maksadı halkın emin olması değildir, ülke zapt etmektir.
  • قصد شه آن نه که خلق آمن شوند  ** قصدش آنک ملک گردد پای‌بند 
  • Değirmen beygiri koşar, döner durur. Maksadı da dayak yemeden kurtulmaktadır. 2195
  • آن خراسی می‌دود قصدش خلاص  ** تا بیابد او ز زخم آن دم مناص 
  • Su çekmekten, yahut susamdan şırlagan yağı çıkarmaktan haberi bile yoktur.
  • قصد او آن نه که آبی بر کشد  ** یاکه کنجد را بدان روغن کند 
  • Öküz, arabayı çekmek eşyayı götürmek için değil, dayak korkusundan yürür, yeler.
  • گاو بشتابد ز بیم زخم سخت  ** نه برای بردن گردون و رخت 
  • Fakat Tanrı, ona öyle bir acı korkusu vermiştir de o yüzden işler de görülür gider.
  • لیک دادش حق چنین خوف وجع  ** تا مصالح حاصل آید در تبع 
  • Her kazanç sahibi de bunun gibi âlemi ıslâh için değil, kendisi için çalışır.
  • هم‌چنان هر کاسبی اندر دکان  ** بهر خود کوشد نه اصلاح جهان 
  • Her biri derdine bir melhem arar. Derken bir âlem de bu yüzden düzene girer. 2200
  • هر یکی بر درد جوید مرهمی  ** در تبع قایم شده زین عالمی