- Yel, âdeta tûfandı, onun lütfu da gemi. Onun bu çeşit nice gemileri var, nice tûfanları.
- یاد طوفان بود و کشتی لطف هو ** بس چنین کشتی و طوفان دارد او
- Tanrı, bir padişahı gemi yapar. Hırsı ile kendisini saflara vurur.
- پادشاهی را خدا کشتی کند ** تا به حرص خویش بر صفها زند
- Maksadı halkın emin olması değildir, ülke zapt etmektir.
- قصد شه آن نه که خلق آمن شوند ** قصدش آنک ملک گردد پایبند
- Değirmen beygiri koşar, döner durur. Maksadı da dayak yemeden kurtulmaktadır. 2195
- آن خراسی میدود قصدش خلاص ** تا بیابد او ز زخم آن دم مناص
- Su çekmekten, yahut susamdan şırlagan yağı çıkarmaktan haberi bile yoktur.
- قصد او آن نه که آبی بر کشد ** یاکه کنجد را بدان روغن کند
- Öküz, arabayı çekmek eşyayı götürmek için değil, dayak korkusundan yürür, yeler.
- گاو بشتابد ز بیم زخم سخت ** نه برای بردن گردون و رخت
- Fakat Tanrı, ona öyle bir acı korkusu vermiştir de o yüzden işler de görülür gider.
- لیک دادش حق چنین خوف وجع ** تا مصالح حاصل آید در تبع
- Her kazanç sahibi de bunun gibi âlemi ıslâh için değil, kendisi için çalışır.
- همچنان هر کاسبی اندر دکان ** بهر خود کوشد نه اصلاح جهان
- Her biri derdine bir melhem arar. Derken bir âlem de bu yüzden düzene girer. 2200
- هر یکی بر درد جوید مرهمی ** در تبع قایم شده زین عالمی
- Tanrı korkuyu bu âleme direk yapmıştır. Herkes, can korkusu ile bir işe sarılmıştır.
- حق ستون این جهان از ترس ساخت ** هر یکی از ترس جان در کار باخت