English    Türkçe    فارسی   

6
2213-2222

  • Sarhoş bir herif, körün birine bir yumruk indirir. Kör sanır ki kendisini deve tepti.
  • مشت بر اعمی زند یک جلف مست  ** کور پندارد لگدزن اشترست 
  • Çünkü o sırada deve sesini duymuştur. Körün aynası kulaktır, göz değil.
  • زانک آن دم بانگ اشتر می‌شنید  ** کور را گوشست آیینه نه دید 
  • Derken yine hayır, bu bir taş olacak. Belki şu çınlayıp duran kubbeden geldi der. 2215
  • باز گوید کور نه این سنگ بود  ** یا مگر از قبه‌ی پر طنگ بود 
  • Bu da değil, o da değil, öbürü de değil. Bunları o korkuyu yaratan gösterir.
  • این نبود و او نبود و آن نبود  ** آنک او ترس آفرید اینها نمود 
  • Korku ve titreyiş, mutlaka başkasındandır. Hiçbir kimse kendisinden korkar mı?
  • ترس و لرزه باشد از غیری یقین  ** هیچ کس از خود نترسد ای حزین 
  • O filozofçuk, korkuya vehim der. O, bu dersi eğri anlamıştır.
  • آن حکیمک وهم خواند ترس را  ** فهم کژ کردست او این درس را 
  • Hakikati olmayan vehim olur mu hiç? Hiç gönül doğru olmayan bir yere akar mı?
  • هیچ وهمی بی‌حقیقت کی بود  ** هیچ قلبی بی‌صحیحی کی رود 
  • Yalancı, doğru olmasa bir yalan kıvırabilir mi? İki âlemde de her yalan doğrudan meydana gelir. 2220
  • کی دروغی قیمت آرد بی ز راست  ** در دو عالم هر دروغ از راست خاست 
  • Doğrunun revacına, parlaklığına bakar da yalancı, o ümitle yalan söyler.
  • راست را دید او رواجی و فروغ  ** بر امید آن روان کرد او دروغ 
  • Ey yalancı, bu yalanın da doğru yüzünden geçmede. Nimete şükret de doğruyu inkâr etme.
  • ای دروغی که ز صدقت این نواست  ** شکر نعمت گو مکن انکار راست