- Bu ses, meleklerin gözünden şaşılığı giderdi de yeryüzü, onlarca lâcivert gökyüzünün aynı oldu. 2265
- احولی از چشم ایشان دور کرد ** تا زمین شد عین چرخ لاژورد
- Tanrı’dan başka tapacak yoktur dedi, tapacak yalnız Tanrı’dır demekle ondan başka varlık yoktur demiş oldu ve birlik açıldı.
- لا اله گفت و الا الله گفت ** گشت لا الا الله و وحدت شکفت
- O dostun, o doğru yolu bulmuş sevgilinin kulağımızı çekmesi zamanı geldi.
- آن حبیب و آن خلیل با رشد ** وقت آن آمد که گوش ما کشد
- Kulağımızı tutup çeşmeye götürerek ağzını burada, bu suyla yıka, halktan gizlediğin şeyleri söyleme demesinin tam vakti.
- سوی چشمه که دهان زینها بشو ** آنچ پوشیدیم از خلقان مگو
- Fakat söylesen de o meydana çıkmaz ki. Yalnız sen açmayı kastetmekle suçlu olursun, o kadar.
- ور بگویی خود نگردد آشکار ** تو به قصد کشف گردی جرمدار
- Fakat ben, onların etrafında dönüp duruyorum işte. Bunu söyleyen de benim dinleyen de. 2270
- لیک من اینک بریشان میتنم ** قایل این سامع این هم منم
- Yoksulun ve definenin suretini söyle. Bunlar, eziyet çekenlerdir, o eziyeti anlat bakalım!
- صورت درویش و نقش گنج گو ** رنج کیشاند این گروه از رنج گو
- Rahmet çeşmesi, onlara haram oldu. Öldürücü zehri kadeh kadeh içiyorlar.
- چشمهی راحت بریشان شد حرام ** میخورند از زهر قاتل جامجام
- Eteklerine toprak doldurmuşlar, şu kaynakları doldurmaya geliyorlar.
- خاکها پر کرده دامن میکشند ** تا کنند این چشمهها را خشکبند
- Denizden yardım gören bu kaynak, şu iyi kötü bir avuç toprağın çalışıp çabalaması ile dolar mı hiç?
- کی شود این چشمهی دریامدد ** مکتنس زین مشت خاک نیک و بد