- Eteklerine toprak doldurmuşlar, şu kaynakları doldurmaya geliyorlar.
- خاکها پر کرده دامن میکشند ** تا کنند این چشمهها را خشکبند
- Denizden yardım gören bu kaynak, şu iyi kötü bir avuç toprağın çalışıp çabalaması ile dolar mı hiç?
- کی شود این چشمهی دریامدد ** مکتنس زین مشت خاک نیک و بد
- Fakat sizi bıraktım, size karşı kurudum, ebediyen de akmayacağım der… 2275
- لیک گوید با شما من بستهام ** بیشما من تا ابد پیوستهام
- Halk, iştah bakımından ters tabiatlıdır. Öyleleri vardır ki suyu bırakır, içmez de toprak yer.
- قوم معکوساند اندر مشتها ** خاکخوار و آب را کرده رها
- Halk peygamberlerin tabiatlarına zıttır, tutar ejderhaya dayanır.
- ضد طبع انبیا دارند خلق ** اژدها را متکا دارند خلق
- Tanrı’nın göze mühür vurmasını, gözü kapatmasını bildin, fakat neden göz yumdun, bunu da bildin mi?
- چشمبند ختم چون دانستهای ** هیچ دانی از چه دیده بستهای
- Gözünü yumdun da onun yerine şu gözlerini neye açtın? Bir bir, bil ki kapadığın gözün yerine gelen kötü gözlerdir onlar.
- بر چه بگشادی بدل این دیدهها ** یک به یک بس البدل دان آن ترا
- Fakat inayet güneşi parlayıp doğmuş, ümidini kesenlere lûtfetmiştir. 2280
- لیک خورشید عنایت تافتهست ** آیسان را از کرم در یافتهست
- Rahmetiyle görülmemiş bir tavla oyununa girişir. Küfrün ta kendisini tövbe haline kor.
- نرد بس نادر ز رحمت باخته ** عین کفران را انابت ساخته
- O cömert Tanrı halkın bu bahtsızlığını görüp iki yüz tane sevgi çeşmesi akıtmıştır.
- هم ازین بدبختی خلق آن جواد ** منفجر کرده دو صد چشمهی وداد