- Musa, onu ateş gördü ama nurdu. Biz geceyi bir zenci gibi gördük, halbuki o huridir. 2310
- موسی آن را نار دید و نور بود ** زنگیی دیدیم شب را حور بود
- Bundan böyle denizi, çerçöpün örtmemesi için senden bir göz isteyelim.
- بعد ازین ما دیده خواهیم از تو بس ** تا نپوشد بحر را خاشاک و خس
- Büyüklerin gözleri açıldı da ellerini çırpmaya, oynamaya başladılar. Ama bu elle, bu ayakla değil.
- ساحران را چشم چون رست از عمی ** کفزنان بودند بیاین دست و پا
- Halkın gözünü, ancak sebepler bağlar. Sebepten korkup titreyen, eshaptan değildir.
- چشمبند خلق جز اسباب نیست ** هر که لرزد بر سبب ز اصحاب نیست
- Fakat bizim eshabımız; hakikat ehlidir. Tanrı, onlara kapı açmış, onları odanın baş köşesine geçirmiştir.
- لیک حق اصحابنا اصحاب را ** در گشاد و برد تا صدر سرا
- Tanrı eline nispetle müstahak olan da Tanrı azatlısıdır, bağdan kurtulmuştur, müstahak olmayan da. 2315
- با کفش نامستحق و مستحق ** معتقان رحمتاند از بند رق
- Yokluk âlemindeyken hak mı kazanmıştık da bu cana ulaştık, bu bilgiyi elde ettik?
- در عدم ما مستحقان کی بدیم ** که برین جان و برین دانش زدیم
- Ey her ağyarı yar eden, ey dikene gül libası ihsan eyleyen!
- ای بکرده یار هر اغیار را ** وی بداده خلعت گل خار را
- Toprağımızı ikinci defa olarak yine süz de hiçbir şey olmayanı yine bir şey haline getir!
- خاک ما را ثانیا پالیز کن ** هیچ نی را بار دیگر چیز کن
- Bu duayı da önce sen emrettin, yoksa bir toprak parçasında sana dua etmeye kudret mi olurdu?
- این دعا تو امر کردی ز ابتدا ** ورنه خاکی را چه زهرهی این بدی