English    Türkçe    فارسی   

6
2350-2359

  • Sen, ukalâlığından yayı çekmeye okçuluk hünerini göstermeye kalkıştın. 2350
  • از فضولی تو کمان افراشتی  ** صنعت قواسیی بر داشتی 
  • Bu katı yayı bırak da yürü, alelâde yaya bir ok koy, fazla gitmesine savaşma.
  • ترک این سخته کمانی رو بگو  ** در کمان نه تیر و پریدن مجو 
  • Düştüğü yeri kaz, defineyi orada bulmaya çalış, altınları elde et.
  • چون بیفتد بر کن آنجا می‌طلب  ** زور بگذار و بزاری جو ذهب 
  • Tanrı, şah damarından yakındır insana. Halbuki sen ok gibi olan düşünceni uzaklara atmadasın.
  • آنچ حقست اقرب از حبل الورید  ** تو فکنده تیر فکرت را بعید 
  • Ey yayı kurup oku atan! Av yakında, sen uzağa düşmüşsün.
  • ای کمان و تیرها بر ساخته  ** صید نزدیک و تو دور انداخته 
  • Kim daha uzağa ok atarsa daha uzaktadır. Böyle bir defineden daha uzağa düşer o. 2355
  • هرکه دوراندازتر او دورتر  ** وز چنین گنجست او مهجورتر 
  • Filozof kendisini düşünceyle öldürdü. Koş de ona, zaten defineye arkasını çevirmiştir o.
  • فلسفی خود را از اندیشه بکشت  ** گو بدو کوراست سوی گنج پشت 
  • Koş de. Ne kadar fazla koşarsa gönlünün muradından o kadar uzaklaşır.
  • گو بدو چندانک افزون می‌دود  ** از مراد دل جداتر می‌شود 
  • Padişah, “Bizim için savaşanlar” dedi, bizden uzaklaşmaya çalışanlar demedi a kararsız adam!
  • جاهدوا فینا بگفت آن شهریار  ** جاهدوا عنا نگفت ای بی‌قرار 
  • Kenan gibi hani. O da Nuh’dan arlandı da o koca dağın tepesine çıkmaya kalkıştı.
  • هم‌چو کنعان کو ز ننگ نوح رفت  ** بر فراز قله‌ی آن کوه زفت