- Fakat kendisi de kibirsiz riyasız, kinsiz bir hale gelmişti. Yüzü, padişahın güzelliğine bir anda kesilmişti.
- گشته بیکبر و ریا و کینهای ** حسن سلطان را رخش آیینهای
- Varlığından uzaklaştığı için işinin sonu da Mahmut oldu.
- چونک از هستی خود او دور شد ** منتهای کار او محمود بد
- Eyaz, kibir korkusundan çekinirdi de onun için temkini, pek kuvvetli bir hale gelmişti.
- زان قویتر بود تمکین ایاز ** که ز خوف کبر کردی احتراز
- O tertemiz bir hale gelmişti. Kibrin, nefsin boynunu vurmuştu.
- او مهذب گشته بود و آمده ** کبر را و نفس را گردن زده
- Ya o düzenleri halka bir şey öğretmek için yapıyor, yahut korkudan uzak bir hikmet yüzünden böyle bir harekette bulunuyordu. 240
- یا پی تعلیم میکرد آن حیل ** یا برای حکمتی دور از وجل
- Yahut varlık, yokluk rüzgârları ile esip gelen bir bağ olduğundan her gün çarığını görmeyi istiyor,
- یا که دید چارقش زان شد پسند ** کز نسیم نیستی هستیست بند
- Bu suretle de yokluk definesinin üstüne kurulan yapının kapısını açmak, o zevk yaşayışının yelini bulmak diliyordu.
- تا گشاید دخمه کان بر نیستیست ** تا بیاید آن نسیم عیش و زیست
- Bu kaynağın malı, mülkü, atlası, çabuk yürüyüp giden cana bir zincirdir.
- ملک و مال و اطلس این مرحله ** هست بر جان سبکرو سلسله
- Buna kapılan, şu altın zinciri gördü de kapıldı, ruhu bir delik içinde kaldı, ovalara çıkamadı.
- سلسلهی زرین بدید و غره گشت ** ماند در سوراخ چاهی جان ز دشت
- Görünüşü cennet ama hakikatte bir cehennem. Üstü güllü nakışlarla bezenmiş bir zehirli yılan. 245
- صورتش جنت به معنی دوزخی ** افعیی پر زهر و نقشش گل رخی