- Çeşit çeşit kar var, her taraf donmuş, hiçbir yerde hayat kalmamış. O adalet güneşinden uzak kalmışlar, o uzaklık kışından buz kesilmişler.
- برف گوناگون جمود هر جماد ** در شتای بعد آن خورشید داد
- Fakat o kızgın güneşin harareti bir geldi mi dağ bile kum ve yün kesilir.
- چون بتابد تف آن خورشید جشم ** کوه گردد گاه ریگ و گاه پشم
- Can verirken beden nasıl erirse kendilerinde candan eser olmayan cansızlar bile öyle erir.
- در گداز آید جمادات گران ** چون گداز تن به وقت نقل جان
- Bu üç yoldaş bir konağa vardılar. Orada bir devletli, kendilerine helva hediye etti. 2395
- چون رسیدند این سه همره منزلی ** هدیهشان آورد حلوا مقبلی
- Bir ihsan sahibi, “Ben yakınım”, sofrasından her üç garibe de helva götürdü.
- برد حلوا پیش آن هر سه غریب ** محسنی از مطبخ انی قریب
- Tanrı’dan sevap ümidi ile sıcak somun ve bal helvası hediye etti.
- نان گرم و صحن حلوای عسل ** برد آنک در ثوابش بود امل
- Şehirliler, edep ve zekâ ehli olurlar. Toy vermek yoksul doyurmak da köylülere verilmiştir.
- الکیاسه والادب لاهل المدر ** الضیافه والقری لاهل الوبر
- Tanrı, garibe ziyafet çekmeyi köylülere vermiştir.
- الضیافة للغریب والقری ** اودع الرحمن فی اهل القری
- Köylerde her gün Tanrı’dan başka imdadına yetişecek hiç kimsesi olmayan yeni bir misafir vardır. 2400
- کل یوم فی القری ضیف حدیث ** ما له غیر الاله من مغیث
- Köylerde her gece yeni bir topluluk vardır ki onların Tanrı’dan başka kimseleri yoktur.
- کل لیل فی القری وفد جدید ** ما لهم ثم سوی الله محید