- Heybetten yerle bir oldu, tepesi de o heybetle eteğiyle birleşti.
- با زمین هموار شد که از نهیب ** گشت بالایش از آن هیبت نشیب
- Derken yine kendime geldim, gördüm ki Tur’la Musa, eskisi gidi durmakta.
- باز با خود آمدم زان انتشار ** باز دیدم طور و موسی برقرار
- Yalnız dağın eteğindeki çölde yüzleri Musa’ya benzeyen bir alay halk var.
- وآن بیابان سر به سر در ذیل کوه ** پر خلایق شکل موسی در وجوه
- Onun gibi onların ellerinde de birer asâ var, hırkası, tıpkı onların hırkasına benziyor. Hepside eteğini çemremiş kendi turuna gitmekte.
- چون عصا و خرقهی او خرقهشان ** جمله سوی طور خوش دامن کشان
- Hepsi ellerini duaya kaldırmış, “Rabbim bana görün” demeye koyulmuş. 2445
- جمله کفها در دعا افراخته ** نغمهی ارنی به هم در ساخته
- Sonra yine o dalgınlıktan kendime geldim, her birinin sureti bana başka türlü göründü.
- باز آن غشیان چو از من رفت زود ** صورت هر یک دگرگونم نمود
- Hepsi de Tanrı âşığı peygamberdi bunların. Bu suretle bana peygamberlerin birliği anlatılmış oldu.
- انبیا بودند ایشان اهل ود ** اتحاد انبیاام فهم شد
- Bu sırada yine o ulu melekleri gördüm. Kardan meydana gelmişti bunlar.
- باز املاکی همی دیدم شگرف ** صورت ایشان بد از اجرام برف
- Bunlardan başka yardım dileyen bir halka melek daha vardı ki onlarda ateşten yaratılmışlardı.
- حلقهی دیگر ملایک مستعین ** صورت ایشان به جمله آتشین
- O çıfıt böyle söyleyip duruyordu. Nice Yahudi vardır ki sonu iyi olur. 2450
- زین نسق میگفت آن شخص جهود ** بس جهودی که آخرش محمود بود