- Bir padişah camiye gidiyordu. Yaverleri, sopalı memurları, halkı dövmedeydi. 2465
- سوی جامع میشد آن یک شهریار ** خلق را میزد نقیب و چوبدار
- Sopalı damlar, birinin başını yarıyor, öbürünün gömleğini yırtıyor, padişaha yol açıyorlardı.
- آن یکی را سر شکستی چوبزن ** و آن دگر را بر دریدی پیرهن
- O arada bir yoksul da yasakçılardan suçsuz olarak on sopa yedi.
- در میانه بیدلی ده چوب خورد ** بیگناهی که برو از راه برد
- Kanlar içinde kaldı. Padişaha yüz dönüp dedi ki: Şu apaçık zulme bak, gizlisini ne soruyorsun?
- خون چکان رو کرد با شاه و بگفت ** ظلم ظاهر بین چه پرسی از نهفت
- Camiye gidiyorsun gûya. Hayrın buysa şerrin ve kötülüğün nedir ey azgın?
- خیر تو این است جامع میروی ** تا چه باشد شر و وزرت ای غوی
- Bir pîr, aşağılık bir adamdan bir tek selâm işitmez ki nihayet ondan bir hayli derde uğramasın. 2470
- یک سلامی نشنود پیر از خسی ** تا نپیچد عاقبت از وی بسی
- Böyle bir kötü kişinin veliye musallat olmasındansa kurdun musallat olması daha iyidir.
- گرگ دریابد ولی را به بود ** زانک دریابد ولی را نفس بد
- Kurt, çok zâlimdir ama hiç olmazsa hilesi, düzeni yoktur.
- زانک گرگ ارچه که بس استمگریست ** لیکش آن فرهنگ و کید و مکر نیست
- Hilesi, aklı fikri olsa hiç tuzağa düşer mi? Hile insandadır tamamı ile.
- ورنه کی اندر فتادی او به دام ** مکر اندر آدمی باشد تمام
- Koç, öküzle deveye arkadaşlar dedi, mademki böyle bir ota rastladık.
- گفت قج با گاو و اشتر ای رفاق ** چون چنین افتاد ما را اتفاق