English    Türkçe    فارسی   

6
2532-2541

  • Daima hikâyeler söyler, lâtifeler eder, padişahı sevindirir, güldürürdü.
  • دایما دستان و لاغ افراشتی  ** شاه را او شاد و خندان داشتی 
  • Huzurda oturdu mu öyle bir güldürürdü ki padişah, kahkaha atarken iki eliyle karnını tutmaya mecbur olurdu.
  • آن چنان خندانش کردی در نشست  ** که گرفتی شه شکم را با دو دست 
  • Kahkahadan terlere batar, yüzüstü yerlere yıkılırdı.
  • که ز زور خنده خوی کردی تنش  ** رو در افتادی ز خنده کردنش 
  • Bu günse yüzü sapsarıydı, suratı asıktı. Parmağını ağzına götürüp sus padişahım diyordu. Bu ne haldi? 2535
  • باز امروز این چنین زرد و ترش  ** دست بر لب می‌زند کای شه خمش 
  • Padişah, ne felâket var acaba diye vehimlendikçe vehimleniyor, hayallendikçe hayalleniyordu.
  • وهم در وهم و خیال اندر خیال  ** شاه را تا خود چه آید از نکال 
  • Harzemşah, pek zâlimdi, pek kan dökücüydü. Padişahın gönlünde o yüzden zaten gam, gussa vardı.
  • که دل شه با غم و پرهیز بود  ** زانک خوارمشاه بس خون‌ریز بود 
  • O taraflardaki birçok padişahları ya hileyle, ya kuvvetle öldürmüş, yok etmişti o inatçı.
  • بس شهان آن طرف را کشته بود  ** یا به حیله یا به سطوت آن عنود 
  • Tirmiz padişahı da bundan vehimleniyordu zaten. Delkak’ın halinden vehim büsbütün arttı.
  • این شه ترمد ازو در وهم بود  ** وز فن دلقک خود آن وهمش فزود 
  • Dedi ki: çabuk söyle, ne var? Kimden bu derece perişan oldun? 2540
  • گفت زوتر بازگو تا حال چیست  ** این چنین آشوب و شور تو ز کیست 
  • Delkak cevap verdi: Köyde duydum ki padişah, her ana caddenin başında bir tellal bağırtmış.
  • گفت من در ده شنیدم آنک شاه  ** زد منادی بر سر هر شاه‌راه