- Hepsi dünyaya bir şeyhlik lâfıdır atmış, kendisini Beyazıd yerine koymuştur.
- لاف شیخی در جهان انداخته ** خویشتن را بایزیدی ساخته
- Kendi kendine yola girmiş, kendi kendine ulaşmış; bir dava yurdunda meclis kurmuştur.
- هم ز خود سالک شده واصل شده ** محفلی واکرده در دعویکده
- Kendi kendisine gelin güvey olan gibi. Kız tarafını hiç bundan haberi yokken güvey evi birbirine girer. 2550
- خانهی داماد پرآشوب و شر ** قوم دختر را نبوده زین خبر
- İş yarıdan yarıya düzeldi, biz, bize gereken şartları yerine getirdik.
- ولوله که کار نیمی راست شد ** شرطهایی که ز سوی ماست شد
- Evleri süpürdük, bezedik. Bu hevesle âdeta sarhoş olduk, bu işe hoş bir surette giriştik der.
- خانهها را روفتیم آراستیم ** زین هوس سرمست و خوش برخاستیم
- Fakat o taraftan bir haber geldi mi hayır. O damdan bir kuş uçup bu yana ulaştı mı? Hayır!
- زان طرف آمد یکی پیغام نی ** مرغی آمد این طرف زان بام نی
- Bu birbiri üstüne ulanan elçilikler, bu gürültü patırtı üzerine o taraftan size bir cevap geldi mi? Ne gezer?
- زین رسالات مزید اندر مزید ** یک جوابی زان حوالیتان رسید
- Gelmedi ama sevgilimiz biliyor ya. Mutlaka gönülden gönle yol vardır derler. 2555
- نی ولیکن یار ما زین آگهست ** زانک از دل سوی دل لا بد رهست
- Peki ama umduğumuz sevgiliden niye mektubumuza cevap gelmedi, niye yol bomboş öyleyse?
- پس از آن یاری که اومید شماست ** از جواب نامه ره خالی چراست
- Gizli aşikâr yüzlerce nişane var, fakat yeter, bu kapının perdesini bundan fazla açma.
- صد نشانست از سرار و از جهار ** لیک بس کن پرده زین در بر مدار