- Kını gösteriyor, kılıcı gizliyor. Onu acımadan sıkıştırmak gerek.
- غمد را بنمود و پنهان کرد تیغ ** باید افشردن مرورا بیدریغ
- Fıstığı, yahut cevizi kırmadıkça ne içi meydana çıkar, ne ondan bir yağ çıkarılır.
- پسته را یا جوز را تا نشکنی ** نی نماید دل نی بدهد روغنی
- Onun bu saçma sözlerini, bu maskaralığını dinleme de titreyişine, yüzünün rengine bak.
- مشنو این دفع وی و فرهنگ او ** در نگر در ارتعاش و رنگ او
- Tanrı, “Niyetleri yüzlerine görünüp durur” dedi. Çünkü yüz içteki sırrı söyler, açığa vurur. 2565
- گفت حق سیماهم فی وجههم ** زانک غمازست سیما و منم
- Bu görünen şey, duyulan sözün zıddıdır. Çünkü insan şerle yoğrulmuştur.
- این معاین هست ضد آن خبر ** که بشر به سرشته آمد این بشر
- Delkak, feryat ve figan ederek, coşup köpürerek vezir dedi, bu yoksulun kanına girmeye kalkışma.
- گفت دلقک با فغان و با خروش ** صاحبا در خون این مسکین مکوش
- Gönle nice şüpheler, vehimler gelir ki doğru ve yerinde değildir.
- بس گمان و وهم آید در ضمیر ** کان نباشد حق و صادق ای امیر
- “Şüphe yok ki şüphenin bazısı suçtur, günahtır.” Sitem, hele yoksula olursa hiç doğru değildir.
- ان بعض الظن اثم است ای وزیر ** نیست استم راست خاصه بر فقیر
- Padişah kendisini inciten kişiye bile kötülük etmezken nasıl olur da onu güldürene kötülük eder? 2570
- شه نگیرد آنک میرنجاندش ** از چه گیرد آنک میخنداندش
- Fakat vezirin sözü, padişahın gönlüne yer etmişti.
- گفت صاحب پیش شه جاگیر شد ** کاشف این مکر و این تزویر شد